MİLLİ ŞEHİT

 

BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI

 

KAYMAKAM KEMAL BEYİN HAYATI

 

 

Aziz vatanımızın selameti için, hayatını hiçe sayarak çalışan ve bu uğurda çok genç yaşta can veren yüce şehitIerimizdendir.

 

Sirkeci Salonu Müdürü Arif Beyin oğlu olup, babasının memur olarak bulunduğu Bey­rut’ta 1985’te doğdu. Antalya ye lzmir Liselerinde okudu. Mülkiye mezuniyet derecesi - PE­KIYI- dir. Mulkiyeyi bitirdikten sonra 1908 de atandığı Beyrut, 1909 da atandığı Cezayirde elçi maliyet memurluklarında stajını bitirdikten sonra bir rnüddet Rodos Lisesinde Türkçe ye Sos­yal bilimler öğretmenliği yaptı. 1911’de Toyran’ 1912’de Gebze 1913 Karamürsel 1915’de BOGAZLIYAN Kaymakamlıklarında  gorevIendiriImiştir. Bu son başarısından ötürü Yozgat mutasarıf vekiIliğine terfi ettiriImiştir.

 

Birinci Dünya Savaşı’na giren ye sonuna kadar devam eden ittihad ye Terakki hükü­metinin, harp esnasında ayaklanarak Osmanlı ordularını arkadan vurmaya kalkan şark ViIa­yetterimizdeki Ermenilenin kötülüklerini önlemek için yaptığı tehcir esnasinda vukuu bulan yolsuz hareketlerin ve bu arada zulme uğrayan Ermenilerin intikamlarını almak sevdasına düşen galip devletlerden Ingiltere ve onun pençesindeki Sultan Vahidüddün Hükümeti kaç­mayarak Istanbulda kalmış bütün ittihatci büyüklerini hatta burada bir takım küçüklerinide ya­kalatıp, sorguya çekmek isterken, tehcir bölgelerinde idare amiri, Jandarrna Kumandanı gibi vazifelerde buIunmuş olanları da rastgele tutturup hapse tıkıyor ve padişah iradesiyle kuruImuş fevkalade Divan-i Harb-i Örfilerde, dilediği gibi mahkum ettiriyordu.

 

Boğazlıyan Kaymakamı ye Yozgat Mutasarıf Vekili olan Kemal Beyde bir rnüddet evveli Yozgat istinaf Mahkemesinde yine tecir ye tektil rneselesinden mahkeme edilip beraat etmiş olduğu halde tekrar, Konya’da iken teklif edilip Istanbula gondenilmiş, bir süre Sansar­yan Hanında tutuklu olarak kaldıktan sonra BEKIRAGA bölüğüne gonderilmiştir. Ayasofya yakınındaki yanan eski adliye binasında kunulan “HAYRET PAŞA DİVANI” karşısına Boğazlı­yan Ermenileninin göç ettirilmesi ve 60.000 Ermeninin tepelenrnesi yuzünden 48 kez mahke­meye çıkarıldıktan sonra, şerefsizce verilen İDAM kararı üzerine 10 NISAN 1919 da Perşembe günü saat 19’da Beyazit Meydanı’nda açıkca idam edilmek sureti ile Hakkın rahmetine kavuştu. Turk Milletinin kalbi ve tarihi kendisine mezar olmuştur.

 

Uğursuz idam kararına ait bilgi tarih hazinesi dergisinin Temmuz 1951 tarih ve 12. sa­yısında Kandemir tarafindan şöyle anlatılmaktadır.:

 

Mahkeme 1919 Şubatının 5. çarşarnba günü başladı. Mahkeme Heyeti Başkanı koca Sakallı Hayret Paşa ile Şevki Bey ve Artin Efendiden oIuşuyordu. İddia rnakamında savcı Sami Bey bulunuyordu. 0 devirde böyle suçlarla mahkemeye gönderilen kurbanların savun­masını üstüne alabilecek avukat çok güç olduğundan, ancak Istanbullu Saadettin Fenit Bey gibi cesaret ye büyüklüğü ile tanınmış avukatları Yozgat Jandarma Kumandanı Tevfik ye Yozgat Eftal Müdürü Feyyaz Ali Beyin vekaletlerini üstlerine almıştır..

 

Mahkeme başlar başlamaz, Kemal Bey: İlk önce bu Mahkemenin bu davayı görmeye yetkili olmadığını, zira padişahın iradesi kurulmuş olsa bile böyle bir mahkeme kurmaya yetkisi olmadığını söylemiştir. Fakat rnahkeme kurulu bu haklı kanuna dayanan iddiayı kabul etmedi. (Hakkımız vardır) diyerek işin içinden çıktı.

Bunun üzerine, bir süre önce aynı konu için Yozgat Yüksek Mahkemesi’nde mahkeme edilerek berat etmiş olduğu için tekrar mahkemesine yer oImadığını söyleyen Kemal Bey’e mahkeme başkanı Hayret Paşa sordu:

 

- Yozgat Yüksek Mahkeme’de tutuklumu mahkeme oldunuz

 

- Hayır... Tutuklu değildim.

 

- Katillik suçuyla yargılanan bir kişinin tutuklu olmadan mahkeme edilmesi kanuna aykırı oIacağı yönle, Yozgat Yüksek Mahkemesinde yapılan mahkemenin katillik sorunu ile ilgisi olmaması gerekir. Şu halde burada mahkeme olacaksınız. Diyen mahkeme başkanı fazla lafa gerek görmeden sözü savcıya verdi. Haksızlık kanuna uygunsuzluk burada başlıyordu. Fakat böyle bir devirde göz göre göre yapılan haksızlıkları  şikayet edebilecek bir makam yoktu.

 

Nihayet savcı Sami Bey ayağa kalkarak iddianameyi okumaya başladı. Ağır ağır oku­yarak özetle şöyle diyordu.

 

“Yüksek heyetleri devlet ve milletin temiz alnına sürülen lekeyi feci ve zalimane bilinen etken ve nedenler arasında gerekli yasayı, haksız olarak, adaletin nuruyla temizlemekle so­rumludur. Asirlardan beri Osmanli saltanatında refah ve saadetle yaşayan müslüman olmayan unsurlar varIığına sebep oldukları idari hatalardan görülüyor. Suçlara alt evrak dosyaları ile yabancı basından aldığım kanılara göre, Ermeniler olağanüstü teşkilatIarıyla Osmanlı Devleti­nin en önemli illerinde hudut olması nedeniyle hareket ve teşkilatlanmada bulunmuşlardır. Bunun üzerine düşük Hükümet 1331’in Mayıs ayında göç ettirmeye kalkışmış ve yanlış bir düşünce ile bunu çocuk ve kadınlarada uygulamıştır. İşte bu tedbirsiz likten ve kişisel cıkarlarını temin maksadıyla bazı feci olaylar olmuştur.

 

Işte böyle konuşan savcı, asıl  göç emrini veren ve uygulamaları ele geçiremediği için hıcının karşısındaki kurbanlardan alınmasını isteyerek onların kanunların özel maddelerine göre en şiddetli cezaya çarptırılması gerektiğini istiyordu.

 

Bundan sonra mantar gibi biten, şikayetci ve şahit sıfatıyla türeyip bir sure şurdan bur­dan gelmiş, Ermeni komitecileri, Kemal Beyin yaptığını iddia ettikleri cinayetleri sayıp döktüler. Fakat hiç birisi Kemal Bey ve arkadaşlarının kati şekilde birşey yaptıklarını ifade ve isbat edemediler. Buna karşın şehirde zaten çalışmalarda bulunan, ermeni komitacılarının topla­yarak getirdikleri küçücük çocuklara kadar bütün yalancı tanıkları mahkeme dikkat ve itina ile dinlendi. en sonunda Kemal Bey, azmış kudurmuş bir iftira fırtınası ortasında yapayalnız kal­mış bir insan halinde kalkarak kendisini savunmaya başladı:

 

- Hepsi yalandır, diyordu. Hepsi uydurmadır Reis Paşa Ben ne bunların dedikleri Keller Köyüne gittim, nede oradan geçtim. Burada olduğunu söyledikleri cinayetten haberim yok. Hele parmaktan cıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek. rica ederim, bu vahşeti kim yapar. Bu derece ahlak ve insanlık dışı iş yapacak bir insan düşünemiyorum. Aslında hiç birini kanı­tlayamazlar. Çünkü hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bana bu ana kadar hic bir şikayetçi gelmemiştir. ilk defa burada mahkeme huzurunda bir şikayetle karşıIaşıyorum.

 

Savcı sordu:

 

- Demek ki sizin oradan geçen muhacir kafileleri bir saldırıya uğramamıştır.

 

- Yoktur böyle bir şey... Hayır kesinlikle haberim yok. şikayetci olarak mahkemede bu­lunan Leon Efendi ismindeki biri hemen atıldı;

 

-   Nasıl olur efendim: Katledilmiş olduğu iddia edilen Keller Köyu’nde yüzlerce ceset bulunmuştur.

 

Reis Paşa Kemal Bey’e soruyor:

 

- Bakın ne diyorlar. Bu kadar olay olsunda mutassarıfın, kaymakamın haberi olmasin olurmu.

 

- Yoktur Paşam. Bunların vardır demesi ile yok olan birşey var olmaz.

 

Bu anda mahkeme salonu doldurmuş olan ekserisi komiteciden oluşan Ermeni kala­balığı güIüşerek gürültü etmeye başlayınca avukatlardan biri Reise:

 

Paşa Hazretleri, mahkemenin kutsallığı bczuluyor. Hazreti Padişahın adına adalet dağıtılan yüksek mahkemenin dikkatini çekerim. Gürültü birden bire dindi. çünkü bütün bu teşfik ve tahrik edilmiş kalabalığın istediği biran evvel Kemal Bey’in idam edilmesidir. Suçsuz in­sanlar arasına kalmış olan silahlı komiteciler, bunları devamlı; *ben biliyorum, ben işittim, işte bu adamdır, kardeşlerimizi kesen budur demeye zorluyor, teşfik ediyorlardı.. Gerçekte ise ne gören ne de bilen vardı. Hayli uzun süren mahkeme sonunda, avukatlardan Selahattin Bey, delillere dayanarak cok kuvvvetli savunmasından sonra, Kemal Bey kendini savunmak için son sözlerini söylerken özetle şöyIe diyordu:

 

“Düne kadar bir hakim kurulu olan sizler, şu dakikada tarihi bir mahkeme sıfatını yok etmiş oluyorsunuz.. Ermeniler tarafindan ileri sürülen din ve ırktaşlarının yası ve acısı müslü­manların yüreğini sızlattığı Ermeniler ise daima Rus ordularının kah önünde, kah arkasında kalarak ekseriye memleketin asker kuvvetinden yoksun bulunmasına dayanarak kötü olaylar­dan geri kalmamaları ihmallik iddia edildiği gibi Yczgat ili dahilinde sevk edilen bazı Ermeni muhacir kafilelerine Ermenlerin müslümanlar hakkında kötü işIer yaptıkları her türlü feci ha­rekete tanık clmuş asker kaçaklarının saldırısına neden clmuştur.

 

Ancak harpde yeniImiş oluşumuz aleyhimizde oluşturduşğu acıyı durdurmak maksadıy­Ia, iddia makamında istek üzerine kurban verilmesi bir siyasi suçlu farz ediliyorsa, bu kurban ben olmam. Siz kurban seçmekle değiI, ancak hak ye adalete dayanan hükme, vicdanlı vazi­fenizle var olan ulu heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bütün bu işlerin tertipçisi veya suçlusu, benim gibi küçük bir memur olacak değildir.

 

Hakkındaki bütün dayanak ye iddiaları  reddetmesine karşın, mahkeme zaten işe baş­larken vermiş oIduğu kararı değiştirmek gereğini duymadı’.

 

Ancak Reis Paşa mahkemenin scnunda kararın duyurulacağını  şu sözleri söylemekten geri kalmadt:

 

- Kemal Bey.. Emin olun mahkeme kararını hiç bir diş baskıya katılmaksızın sırf vicdani görüşüne dayanarak verecektir.

 

Bu yürekler acısı facianın son perdesi açılıyor.

 

1335 (1935) senesi Nisanin 9. çarşamba günü mahkeme sona rner ermez zaten ha­zırIanmış  olan idam karanını tasdik edilmek üzere saraya gönderirler. Bu tasdik işinin belli olan padişahın tereddütlü tutumunu dolayısıyla uzayacağını’ anlayınca telaşa düştüler. Zamanın İç İşleri bakanı Mehmet Ali Adliye Müsteşarı ve meşhur ingiliz Muhipler Cemiyeti Başkan’ Sait Molla Ertesi Perşembe günü bilhassa Türk vatanseverleninin Kemal Beyi Bekirağa böIüğün­den kaçınarak Anadoluya geçireceklerini haber almış olduklarından büsbütün asabileşerek Sadrazam Ferit Paşa’yı  saraya gönderiyorlar. Sultan Vahdettinden hükmün infazı iradesini alıyorlar. MaIbulmuş Mağrib’ gibi pür telaş, hatta alelusul, geceyi ve sabahı beklemeden akşamüstü Kemal Bey’i astırmak için gerekenleri seferber ediyorlar.

 

Hiç birşeyden haberi olmayan Kemal Bey, Bekirağa böIüğündeki hapis arkadaşlarıyIa konuşurken birdenbire dışarı çağrılarak.

 

Beyazıt Meydanı’na çıkarılıyor ve oradaki eski Maliye BakanIığı’nın, şimdiki Askeri Tip öğrenci Yurdu’nun karşısındaki köşede kuruImuş olan sehpanın önüne getiriliyor.

 

Sehpanın etrafina, idam hükmünün tasdikini adım adım takip ederek öğrenmiş olan Ermeni komitecilerinin toplayıp getirmiş olduklari serserilerle, burada ne oluyor diye merak ederek gelenlerle birikmiş meydan böylece mahseri bir kalabalıkla doImuştu.

 

Kemal Bey hiç metanetini bozmadan celladın uzattığı beyaz gömleği giymiş ve son sözleri alan

- Borcum var, Servetim yok.. Üc çocuğumu milletin uğruna yetim bırakıyorum. YAŞASIN MİLLET. diye bağirarak vasiyetnamesini verip  sehbanın altındaki sehpaya çıkmış, boynunu uzatmış, yağlı ipe geçirerek kendini koyuvermiştir.

 

Bu esnada, insanlıktan nasibi olmayan Ermeni komiteciler azgınlıklarını son haddine getirerek kudurmuş bir halde Kemal Bey’in sehpada sallanan naaşını aIkışlamaya kalkışmışlardır.. Jandarmaların üzerlerine yürümesi ile dağılmışlardır.

 

Fakat onlar dağılırken başka bir kıyamet kopmuştur Kemal Beyin babası Sirkeci Gümrük MüdürIüğünden emekli aslen Tesalya Yenişehir eşrafından Arif Bey her günkü gibi Kadı­köy’deki evinden kalkmış oğluna yemek götürürken, Beyazıt Meydanına gelince bu kalabalığı görmüş ve oradakilerine, ne alduğunu sormuş:

 

Bir adam asılıyor. Ona bakıyoruz., denince birdenbire irkilen Arif Bey kalabalığı ite kaka ilerliyor. Sehpanın karşısına gelipte orada asılı duran oğlunu görünce, feryadı kaparıyor

 

O sırada idam merasiminde hazir bulunmak üzere orada bulunan resmi kişiIer arasın­dan, Merkez Kumandanı Osman Şakir Paşa, Arif Beye koşarak:

 

• - Kimsiniz? Bir inilti halinde:

 

- Babasıyım. Sesini duyar duymaz kıpkırımızı kesilerek tir tir titriyor.

 

- Emriniz diye soruyor. Bir anda dünyası başına çökmüş olan Arif Beyin ne emrim olabi­lirki. Ancak:

 

- OğIumu bana veriniz. Bunun üzerine Osman Şakir Paşanın indirin emri ile sehpadan indirilen Kemal Bey’in cesedine sarılan baba, O’nu alıp Kadiköy’deki teyzesi Ismet Hanımın evine götürüyor.

 

Ertesi günü ayaklanan İstanbul halkının ve bilhassa yurtsever gençIiğinin elleri üstünde, muhteşem bir alayla KuşdiIindeki Mahmut Paşa Türbesi’ne götürülerek ilk çocuğu Adnan’nn yanına defnedilen şehit Kemal Beyin başıt ucunda onu hürmetle anarak konuşmaIardan bir tibbiyelinin feryat halindeki sesi yüreklerin birlikte ifadesi  idi

 

Kemal sen şu anda toprağa verdiğimiz bir çiceksin, orada büyüyecek dalların a kadar dikenli olacakki seni bu sonuca laik görenlerin hepsini parça parça edecektir. Öcün muhakkak alınacaktır.

 

Sınıf arkadaşı  sayın  İbrahim  Zağra , Kemalin son günlerini şöyle anlatır:

Kemal ile hapis kaldığı BEKIRAGA bölüğünde buIuştuk. BoğazIıyan Ermenilerinin tehciri ile mahkeme ediliyordu. Okul sırasında neşeIi ve daima gülen Kemal’in bu meseledeki kahramanca hareketine daima hayran kalmıştık. Kendisi ile birgun görüşürken:

 

“Ibrahim beni asacaklar demiş çocuklarını ve ailesini düşünerek bir ah çekmiştir. Zira göç esnasında, gerek önemli memuriyetleri sırasında ahlaki sağlamlığını o derece muhafaza etmiş, o kadar temiz kaImıştı ki, ilk tutukIuluğu sırasında kendisini ziyarete gelen eniştesinden bir tek sigara isteyecek, on parası olmadığını söylemiyecek kadar onurluydu. Ailesine hiçbir maddi servet bırakmayarak Bayrak kadar temiz kalıp ebediyete uIaştı. İç çekişinin sebebi bu idi.

 

Bir gün akşam üzeri, bir jandarma subayi ile birlikte, Kemal’i aramızdan aldılar. Merkez Kumandanlığı Dairesine götürdüler. Biraz sonra jandarma subayının geri gelmekte oIduğunu, fakat Kemali ise idam kararlarının tebIiği için götürdüklerini anladık. Akşam üzeri pencereler­den Beyazit Meydan’ında gördüğümüz kalabalık bize, uğursuz olduğu kanısını veriyordu. Edirneli olup a zaman Istanbul’da okumakta alan bir çocuk tesadüfen gördüğü idam infazı sırasında şöyIe diyordu.

 

Sehpanın önüne sakallı (Kemal Bey hapiste sakal bırakmıştır.) bir kişi getirdiler. Boynuna bir yafta asıldı. Hazır bulunan bir memur bu kişiye isteği olup oImadığını sordu. 0 kişi Ben suçsuzum millet sağ olsun. çocuklarımı millete emanet ediyorum” diye bağırdı. Hiçbir yardım ihtiyaç göstermeden kendisi masaya çıkıp  ipi boynuna bizzat gecirdi. Birikmiş halkın göz­yaşlarıi arasında sandalyeyi kendisi ayağıyla itip yaşamına son verdi.

 

Merkez kamutanlığında hüküm tebIiğ edilir edilmez derhal bir boy abdesti alıp iki rekat namaz kıldığını , bir muhfazaya memur subaydan öğrendik.

 

BEKIRAĞA bölüğündeki grup arasında hapis bulunan Sait Halim Paşa, Halil Menteşe gibi nüfuslu Zevat Divan-i Harp Reisi Hayret Paşa’ya idam hükmü vermemesi için yetkili tas­viyede bulunmuşIar. Paşa itilaf Devletleri’nin ve Ermenilerin baskısı altında, sırf şahsını düşünen Vahdettinden verilecek  idam hükmünü müebbet çevirmesi için söz almış. Vahdettin verdiği sözü tutmayıp, hükmü tasdik etmiş ertesi günde Nazim Paşa bu yüzden istifa etmiştir. OIayı duyan Halil Menteşe : Rahmetli Paşayı aldattılar. Koridorlarda hem ağIıyor, hem dövünüyordu.

 

Öğretmen sayın Halil Altan’da bu hususta bildiklerini şöyle anlatıyor:

 

Kemal Beyi mahkemelerden birinden çıkarken gördüm. Arkasından süngülü jandar­malarla merdivenlerden iniyordu. Kendisini tanımadığım için sordum, tanıttılar. Kırk yaşIarında kadardı. Yüzündeki mutlu yorgunIuğu cocuk olmama karşın, farketmiştim. Sırtında yakası kürklü bir palto vardı. Yüzü sapsarı ye kansızdı’. Arabaya bindirilip hapishaneye yolladılar.

 

Annesi ile annem samimi komşulardı. Kemal Beyi her ziyarete girişte annesi bize uğrar, aclarını dökerdi. Nurlu yüzlü bir hatundu. Son ziyaretinde Kemalin yine sakin olduğunu, yalnız çok sigara içtiğini söylemişti.

 

İdam kararı çarşamba günü veriImiş Perşembe sabahı Padişahın onayından çıkmış. Ertesi gün Cuma olduğu için dini bakımdan idam oImazmış onun için Perşembe akşamı as­mışlar. Asılması esnasında bir tıbbiyeli fırlamış Kemal sen ölmeyeceksin, milletin kalbinde yaşayacaksın, intikamın alınacak, diye bağırmış Hemen tıbbiyeliyi tevkif etmişler.

 

Cesedi, Polis MüdürIüğünden güçlükle alınnmış, Üsküdara geçirilmiş tabutun üzerine bayrak örtüImüş o zamanın zabıtası bunu engel olmak istemiş, Ön ayak alan bir iki yurtseveri hapsetmişIer.

 

Metin Kutusu: BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI MİLLİ ŞEHİT  KEMAL BEY’İN ANITI
BOĞAZLIYAN HÜKÜMET KONAĞI ÖNÜNDE