Sevgi Ağacı
Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir kum çölünün
ortasında, yemyeşil yaprakları ile dibine gölge ve serinlik veren bir ağaç
varmış. Çölün kavurucu ve acımasız sıcağı, kumları kızdırır ama bu ağacın yeşil
yapraklarını kurutamazmış. Kızgın güneş ne yaparsa yapsın, yapraklar hep yeşil
ve parlak olurmuş. Güneşin sıcağından bunalıp kaçan tüm hayvanlar, bu ağacın
gölgesinde dinlenir, esen rüzgarın tüylerini okşayışına kendilerini kaptırıp,
uyuklarmışlar kaygısızca. Ağacın dalları arasına yuva yapmış olan kuşlar,
yaprakların gölgesinde güneşten korunup, kanat çırparak daldan dala uçuşur,
şarkılar söylermişler mutluluk içinde. Çölün ortasında, kızgın kumlarla çevrili
bu ağacın nasıl beslendiğini mi merak ediyorsunuz? Söyleyeyim: Sevgi ve
mutlulukla beslenirmiş bu ağaç. Diğer ağaçlar gibi topraktaki suyu ve besinleri
çölde bulamadığı için, sevgi ve mutluluktan sağlarmış gereksinimini. Bu ağacın
sevgiden oluşan besini, diğer tüm ağaçlardan ayrı bir özellik katarmış ona.
Yaprakları daha canlı, gölgesi daha serin, gövdesi daha güçlüymüş. Ona
"Sevgi Ağacı" derlermiş. Gölgesinde barınan havyanların sevgisi,
dallarında ötüşen kuşların neşesi, ağacı sevindirirmiş. Bu uçsuz bucaksız çölde
işe yaradığını anlayıp, daha çok sevgi ve mutluluk yaymak için yaşarmış. Güneş
bile, o kavurucu sıcağını tüm çöle yayan, suyu buharlaştıran, toprağı kurutan
acımasız güneş bile, ona sevgi ile eğilir, ışınlarını ağacın üstüne
yansıtmamaya çalışırmış. Ağaç, dibindeki hayvanların sevgisi çoğaldıkça büyür,
büyüdükçe dallarını açar, yapraklarını kabartır, daha çok gölge yapmaya
çalışırmış. Rüzgar da onu pek severmiş. Çölde köşe bucak dolaşıp, kumları
öfkeyle bir yerden ötekine savurup duran rüzgar bile, ağacın çevresine gelince
yumuşar, gölgesinde uyuklayan hayvanları serinletmeye çalışırmış. Hafif hafif
estikçe, ağaç da yapraklarını sallar, çöl sıcağını uzaklaştırırlarmış el
birliğiyle. Çöl ortasındaki Sevgi Ağacı, gölgesinde yaşayan hayvanların sevgi
ve mutluluğu ile beslenip büyürken, gölgesindeki hayvanları da mutlulukla
doyururmuş. Ağacın gölgesinde kedi ile fare kucak kucağa uyurken, köpekler
kedilerin tüylerini yalarmış. Ağacın gölgesi büyüdükçe, altında daha çok hayvan
barınır olmuş. Ağacın yaprakları büyüdükçe kalp biçimini alıyor, sevgi ile
çarpıyormuş "pıt, pıt" diye. Bir gün, tüm havyanlar Sevgi Ağacı'nın
gölgesinde mutluluk içinde yaşayıp giderken, uzaktan bir tilkinin kumlar
üzerinde sürünerek ağaca doğru geldiğini görmüşler. Hepsi birden el etmişler
tilkiye, "Çabuk yürüsün, ağacın gölgesine sığınsın" diye. Tilki tam ağaca
yaklaşacağı sırada, sıcak çöl güneşi onun tüm gücünü emivermiş. Zavallı tilki,
bitkin bir durumda kumlar üzerinde serilip kalmış boylu boyunca. Hemen üç küçük
çöl faresi, kumların arasında yuvarlana yuvarlana, ölmek üzere olan tilkiye
koşmuşlar. Kuyruğundan ve ayaklarından çekiştire çekiştire, ağacın gölgesine
taşımışlar onu bin bir güçlükle. Tilki kendinden geçmiş bir durumda, ağacın
gölgesinde hareketsiz yatarken, tüm hayvanlar sevinç çığlıkları atmışlar:
"Yaşasın tilkicik kurtuldu" diye. Hepsi de Sevgi Ağacı'nın gölgesinin
tilkiyi iyi edeceğini, bitkin ve baygın yatan tilkinin bir süre sonra kendine
geleceğini biliyorlarmış. Sevgi Ağacı, çevresindeki havyanların düşündüklerini
doğrularcasına, kalp biçimindeki yapraklarını eğmiş tilkinin üzerine. Dallarını
ve yapraklarını sallamış, serinletmiş sıcaktan bitkin düşen tilkiyi. Sonra
rüzgar yardıma gelmiş. En yumuşak okşayışı ile serin serin üflemiş tüylerini.
Diğer hayvanlar sevinç gösterisini sürdürmüşler, "Ağaç daha çok beslensin,
tilkiyi kurtarsın" diye. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşmüşler, "Yapraklara
renk gelsin, pıt pıt kalp gibi çarpsın" diye. Sevgi ve mutluluk ilacını
alan tilki, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış. Önce soluk almış derinden.
Ciğerlerine sevgi ve mutluluğu çekmiş bir nefeste. Kanı ısınmış. Kuyruğunu
sallamış mutlulukla. Ayaklarını oynatmış yavaşça. Kendine gelip gözlerini
açınca, çevresinde oynaşan, mutluluk çığlıkları atan havyanlara bakmış
gülümseyerek. Sevgi Ağacı onu iyileştirip, eski gücüne yeniden kavuşunca,
kendine gelmiş ve birden ayağa kalkmış. Şöyle bir gerindikten sonra silkinmiş.
Tüylerine yapışmış çöl kumlarını temizlemiş daha güzel görünmek ve rahatlamak
için. Kumlardan arındıktan, Sevgi Ağacı'nın gölgesinde mutluluğu kana kana
içip, kendine geldikten sonra, tüm hayvanlara teşekkür etmiş, yardımlarını
esirgemeyip, kendisini hayata döndürdükleri için. Ama tilki bu rahat durur mu?
Hayvanların arasında dolaştıkça sinsi sinsi, birinden aldığını diğerine, bire
bin yalan katıp, aktarmaya başlamış. Hayvancıklar eskisi gibi birbirlerini
sevgi ile okşayacaklarına, birbirlerine hırlamaya başlamışlar. Dişlerini
gösterip, bir diğerini kovalamışlar düşmanca. Onların birbirlerine kızıp
hırlamaları tilkiyi pek sevindirmiş. Sinsice gülmüş: "Yaşasın,
aralarındaki dostluğu yıktım" diye. Dosluk ve sevgi yıkılıp, hayvanlar
birbirlerine düşünce, birlikteliklerinden doğan güçleri kalmayacak, tilki de
bir yolunu bulup, tek tek tuzağa düşürüp yiyecekmiş havyanları. Kurgusunu
sinsice uygularken düşünememiş Sevgi Ağacı'na zarar verdiğini. Havyanların
birbirlerine olan sevgisi ve güveni azalınca, ağaç beslenemez olmuş. Önce
yaprakları küçülmüş, mutluluk suyunu içemediği için. Sonra güneşin yakıcı
ışınlarına engel olamamış. Küçülen yaprakların arasından sızan ışınlar,
gölgesini azaltmış. Barış yok olmuş. Barışın yerini korku ve kuşku almış.
Kuşlar dallar arasında kaçışıp durmuşlar, tilkinin tuzağından kurtulmak için.
İçlerine bir korkudur girmiş. Korkan kuş ötebilir mi? Susmuşlar hepsi de. Sevgi
olmayınca güçsüz kalan ağacın dalları zayıflamış, yaprakları dökülmüş süzülerek.
Rüzgar da yardım edemez olmuş ağaca. Sıcak kumlar üflemiş gölgesine. Tüm
hayvanlar, kum fırtınalarından korunmak için kovuklara sinmişler,
birbirlerinden uzak. Kaçışan, kovalanan hayvanlar varmış ağacın tükenmek üzere
olan gölgesinde... Bu duygusal yıkımı gören üç küçük fare bir kenara çekilip,
aralarında bir plan yapmışlar, diğer hayvanlar görmeden, kimse ne yapmak
istediklerini bilmeden, tilki duymadan. Bir gün tilki sıcakta uyuklarken miskin
miskin, yanına yaklaşmışlar sessizce. Zayıflamış gölgeden sürükleyerek, kızgın
çöl kumunun üzerine taşımışlar tilkiyi uyandırmadan. Sıcak çöl güneşi durur mu?
Hemen atılmış tilkinin üzerine. Daha önce yarım kalan işini bitirmiş. Almış
tilkinin tüm gücünü. Sıcak çöl güneşi tilkinin gücü ile doyarken, üç küçük fare,
zayıflamış gölgenin altında duran diğer hayvanlara seslenmişler. Aralarındaki
kavgaya son vermelerini, yoksa sevgi ağacının tümüyle güçsüz kalacağını, kendi
sonlarının da tilkininkinden pek farklı olmayacağını anlatmışlar dilleri
döndüğünce. Önce hayvanlar homurdanmış ve farelerin sözlerine kulak asmak
istememişler, ama her an gücü tükenen Sevgi Ağacı'nın acı dolu yakarışları ve
ağlayarak dökülen yapraklarını görünce çaresiz boyun eğmişler söylenenlere.
Birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Eskisi gibi barış, sevgi ve mutluluk
içinde yaşamak istediklerini dile getirmişler ağlayarak. Utanç gözyaşları oluk
oluk aktıkça, birbirlerine duydukları kini temizlemiş kalplerinden. Sonra,
kıpır kıpır çarpıntılarla sevgi yeniden filizlenmiş. Çiçekler açmaya başlamış
kalplerde. Gülmüşler olanlara, kurnaz tilkinin yaptıklarını düşünüp. Kuşlar da
ötmeye başlamışlar mutluluğu müjdeleyerek. Aralarındaki sevgi yeniden
yeşerince, Sevgi Ağacı da susadığı mutluluktan içmiş kana kana. Böylece Sevgi
Ağacı yeniden canlanıp büyümeye başlamış. Hem de eskisinden daha güçlü ve daha
görkemli olmuş... Yaşamları eski günleri aratmayıp daha da iyi olunca tüm
hayvanlar bir araya gelmişler. Bir tanecik Sevgi Ağacı'nı korumak istemişler.
Onu her yere yaymak için kuşlar görevlendirilmiş. Kuşlar sevgi ağacının
tohumlarını uçurup, her gittikleri yere dikeceklermiş. Böylece, Sevgi Ağacı bir
yerde solup, yok olmaya yüz tutsa da, bir başka yerde büyümeye devam
edebilecekmiş. Sevgi Ağacı'nı olası tehlikelerden uzak tutmak ve onu daha
güvenle büyütmek