Genel Değerlendirme:
Alvarlı Efe Hazretleri manevi dinamiklerimiz zümresinden, hem de en
ulularındandır. Eserde Efe Hazretlerinin hayatları anlatılmaktadır. Onu
tanıyanların görüşlerine ve hakkında yazılan şiirlere yer verilmiştir. Kitabın
son bölümünde ise divanında seçme şiirler yer almaktadır.
EFE HAZRETLERİ
Alvarlı Efe Hazretleri hakkında araştırma yeterli olmasa bile, çok
yerindeydi. Pek çok işimizde olduğu gibi bir Hak dostunu tanımada da geç kaldığımızı
zannediyorum. Her şeye rağmen araştırmacı Ahmet Ersöz Bey'i yürekten tebrik
eder, Hak kapısının sadık bendeleri, bu büyük ruh insanları genç nesillere
tanıtma gayretlerini destekler ve dizinin, altın zincirin diğer halkaları ile
devam ettirilmesinin yararlı olacağını arz etmek isterim.
Alvar İmamı Hazretleri'ni ne zaman tanıdığını söyleyemeyeceğim. Zira hayata
gözlerimi açtığım zaman, 0'nun ağzının şerbetine susamış pek çok gönül gibi,
peder ve validemi de O dupduru kaynağın başında buldum. O'nu idrak ettim
diyemem çünkü ötelere göç ettiği zaman, ben hayatımın henüz, on altıncı yılının
yamaçlarında dolaşıyordum. Buna rağmen ilk şuur ve ilk ihsaslarıma seslenen bir
ruh olması itibariyle, benim O'nu idrake kapalı yaşım, başım ve istidatlarımdan
daha ziyade, O'nu yine O'nun tenezzüllerinde yakaladığımı, tanımaya çalıştığımı
ve bugünkü seziş, duyuş ve hislerimi o günkü ihsaslarına borçlu olduğumu
rahatlıkla söyleyebilirim.
O'nu soyunun ismetini, mana ve ruh kökünün asaletini aksettiren mehib bir sima olarak
tanıdım ve o çocukluk ihsaslarımla, aydınlık çehresinden aslına ait çizgileri
yoklamaya çalıştım. Acaba bu vakar, ciddiyet ve mehabet insanı hangi yanlarıyla
daha çok o ŞEREF-İ NEV'İ İNSAN VE FERD-İ KEVN-İ ZAMAN'a (aleyhi ekmel-üt
tehaya) benziyordu. Yaşıyla mı, gözüyle mi, kirpiğiyle mi, yüzüyle mi? Bu
deruni hisler içinde O'na hayranlık. duyuyor, 0'nu cazibe-i kudsiyesi ve benim
şuuraltı müktesebatım sık sık kesişir, kucaklaşır ve bana rengarenk anlar
yaşatırlardı.
O'nu çocukluğumun başına konmuş büyük bir iltifat sayacağım.
"Talebem" sözüyle her başımı okşadıkça, o günkü hislerimle kendimi
sağlam ve emniyet noktasına dayanmış hisseder, ruhumu bir inşirahın sardığını
duyardım: Aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, hala, 0'nun ipekten
ellerini kulaklarımda hisseder, hala "Kulaklarını biraz yumuşatayım da,
zekan açılsın" dediğini duyar gibi olurum. Hususiyle O'nun aydınlık
ikliminden ayrılıp Arapça okutan bir başka hocaefendi'nin yanına gitmeye karar
verdiğim zaman, huzuruna celbedip, kendine mahsus, insanın içine ürperti salan
o lahuti soluklarıyla, "Gitseydin vallahi de, billahi de, tallahi de parça
parça olurdun."dediğini hala ruhumun derinliklerinde duyar ve irkilirim. O
sahabet nedendi? Niçin öyle demişti? Neden o zattan uzak kalmam mevzuunda bu
kadar şiddetli tenbihde bulunmuştu? Bunları bugün dahi vuzuhu ile anlamış
değilim...
O, anlayabildiğim ölçüler içinde büyükçe yaşadı; ama katiyen debdebeye
düşmedi. Hakk'a kurbiyet dairesinde dönüp durdu; fakat hiç mi hiç ihtişama ve
alayişe yüz vermedi. Adeta bir huma kuşu gibi gölgesi vardı, kendisi yoktu. O,
akıl gözümü doğru düşünce ile birleştirmeye muvaffak olmuş ve kalpkafa izdivacı
gibi çok az talihlinin ulaşabildiği bir noktada kutup bir insandı. O, en kötü
dönemde, en ağır şartlar altında kimseye "pes etmeden"ve hiç bir şeye
takılıp kalmadan medrese ilimleri ile tekkenin aşk ve şevkini telifı başarmış
çok nadide temiz soluklardan biriydi. Himmetindeki yükseklik ve idaresindeki bu
derinlik sayesinde bizlere ilkler arasındaki mesafeyi bir ölçüde muvaffak olmuş
ve arkadan gelenlere zemin hazırlamıştır. O hep himmeti ali olarak yaşadı ve
himmeti de insanımızın kendi dünyasına, kendi kültürüne uyanması istikametinde
idi. Evet, bir taraftan laubalilerin, başıboşların iplerini çekiyor; onlara
çizgilerini ve çizgilerinde derinleşmeyi gösteriyor; diğer yandan da eski
sistemde İslami ilimlerle meşgul olanların marifetullah, muhabbetullah ve
zevk-i ruhaniye çağırıyor; adeta herkesin sofrasına ilahi varidattan bir şeyler
atarak, hemen her kesimden ruhaniyetten bir şeyler meydana getirmeye
çalışıyordu.
Bütün hayatı boyunca bu ikinci dirilişin rüya ve hülyalarıyla yaşadı. O ve
emsalinin samimi gayretleri sayesinde bu çorak ülke ve düşkünler diyarında çok şeyler
değişti. Karın, buzun eridiği her yanda gül bahçeleri meydana geldi.
O, ruh gücü ve yüksek himmetiyle bulunduğu muhitte bir veliler başbuğu,
ledünni bilgisiyle devrin ünlüsüydü. Eşiğine baş koyan herkesi manevi güç ve
cazibesiyle büyüler, kendine çeker; sohbetine erenleri de irfaniyle mest
ederdi. O, ince mercanlarla dolu bir deniz, çağıltılarla akan bir nehir ve
derinlikleri herkesi düşündüren, harekete sevk eden bir garip gibiydi. Bugün O'
nun hayat çeşmesinden kana kana içip ölümsüzlüğe eren nice kimseler vardır ki,
aradan bunca yıl, bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, Ruhlarında hala O'nun
hayat bahş olan soluklarını duyar gibi ürperirler.
Ey yaşadığı devrin şerefi ve bezmine ermişleri gözünün aydınlığı mübarek
ruh! Seni tamamen idrak edemesek bile, kulak ve kalplerimizin senin incilerine
sadef olduğunda şüphe yoktur. İlk defa gönüllerimizin isini-pasını silen sen
oldun!
İlk defa güneşe giden yollara ışık saçıp "Buyurun" diyen sen
oldun! Ruhlarımıza saçtığın nurlar sayesinde gözlerimiz açıldı ve öteleri
hecelemeye başladık.
Nesillerin gönlü ve talihi boş olduğu bir dönemde avazın ulaştığı yerlere kadar
adap ve erkanı sen duyurdun! Sesini duyanların talihlileri ak çehren gibi
kutlu, iç dünyan gibide mutlu oldu, "Essebeb-ü kel-fail" sırrınca
senden hız alan nesiller hasenat işledikçe defterlerinin hasenat hanesine
yümünler, bereketler akıp duracaktır. Dünya durdukça bereket devam etsin!...
Fethullah GÜLEN
l. BÖLÜM
O'NUN HAYATI
Pederleri: Muhterem Hace Hüseyin Efendi (Gedai)
Hace Hüseyin efendi Hazretleri'nin Mahdumları;
1..Muhammet Lütfi Efendi Hazretleri: Bu hazırlığı, etrafında kıyam ettiği
kimsedir.
2.Hasbi Efendi:
3.Ahmet Efendi: I. Cihan Harbi'nde şehit olur.
4.Hacı Emin Efendi: I. Cihan Harbi'nde şehit olur.
5.Hace Mahmud Vehbi Efendi: Hicri 1365 Ramazan-ı Şerifin l2. Günü Hakk'ın
rahmetine kavuşur.
HACE MUHAMMED LÜTFİ EFENDİ (ALVARLI EFE HAZRETLERİ)
Doğumu
Hicri 1285 tarihinde Hasankale'ye bağlı Kındığı Köyü'nde dünyaya geldi. Babası
Hace Hüseyin Efendi; yeteri kadar malumat bilinmemektedir. Validesi Seyyide
Hatice Hanım'dır. Efe hazretleri ilk tahsilini muhterem pederlerinin yanında
tamamlar.
Sivaslı Camiine Tayini: I3O7'de, 22 yaşında iken Hasankale'nin Sivaslı Camii'ne
imam olur.
Pir-i Küfrevi Hazretleri'ni Ziyareti: l307 senesinde, muhterem pederleri ile
birlikte Pir-i Küfrevi Hazretlerinin feyz dolu huzuruna çıkar. Sohbetleriyle
müşerref olur. Hazreti Pir, Efe Hazretlerini halife nasb ettiğini emreder. Efe
Hazretleri henüz 2I yaşındadır. DİNARKOM: Bir müddet vazife yaptığı
Hasankale'den Erzurum'un Dinarkom Köyüne tayini yapılır.
Erzuruma Doğru: Efe Hazretleri kahredici Rus istilası sırasında Dinarkom'dan 16
Şubat 19I6 `da Erzurum'a taşınır. Erzurum'un istilası ise Efe Hazretlerini
derinden yaralar.
Bu acılarını şu mısralar ile terennüm eder:
Kopdu bugün kıyamet
Yer yüzi alkan oldi
Görülmemiş alamet
Karıdan bir tufan oldi.
Tercan Yavi: İstila görmüş baht-ı kara yurdun derdi için Tercan'ın Yavi
Nahiyesine gelir. Köyde ve çevresinde kendisinin gönlüne girdiği herkesi, bu
acılı istilaya karşı silahlandırır ardından Ermeni mezalimi baş gösterir.
Ermeni Katliamı: Artık zamanı gelmiştir. Ermenilerin katliama başlaması
üzerine, köyden ve diğer köylerden topladığı 60 kadar çete halinde bir müfreze
ile Rusların karargah deposu olan köye, taarruz eder. Erzurum'a döndüğünde ise
acı manzara ile karşılaşır. Muhterem pederleri ağır yaralıdır ve ardından da
vefat eder.
Hac Yolculukları: l. Haccı; l 947 yılında 1l kişiyle 110 gün sürer. 2.
Haccı; l949'da, 3.'sü ise I950'de yapmıştır. Bu yolculukları İstanbul'a kadar
trenle, oradan Cidde'ye ise uçakla gitmiştir.
Aşk Duygusu: Efe hazretlerinin tüm şiirlerinde ve gazellerinde Allah
aşkı ve Hz. Muhammet (sav) sevgisiyle yanıp tutuştuğu görülür.
Ahlakı: Efendimizin Ahlakı'dır.
Siması: Mütebessimdi. Nurani idi. Beyaza yakın buğday benizli idi ve
mübarek kaşlarının arası açıktı.
Abdurrahman Efendi Anlatıyor: "Efendi Hazretleri'ni görür görmez
sanki, Sahabe-i Kiram bakiyesi, Sahabe-i Kiramdan kalma bir zat gibi gördüm.
Mübarek şekli, şemali. Hali etvarı, kemali ve ilmi, irfanı beni tesir altına
aldı. Hemen kendisiyle irtibat kurdum. Ve kendisine intisap ettim.6 ay yedek
subaylığımı tamamladıktan sonra Konya'ya gittim ve duramadım. Erzurum 'a geri
döndüm. Aralıksız 10 yıl orada kaldım. Zaten O 'nun yüzüne bakanın gözleri kamaşır,
sakalı göğsünde, yüzünün nurundan müteessir olurdu. Devamlı bir daha bakamazdı.
Öyle kamil bir insandı.
Sohbetleri: Tevhid derslerini talim mahiyetindedir. Hadis-i şeriflerden
bahseder, Peygamber sevgisini ve Sahabe sevgisini işlerdi.
Alvar Köyü: Vazifesini tekrar Hasankale'ye naklettirir. Müftülüğü kabul
etmez. Alvar Köylülerinin ısrarlı talepleri üzerine o köye teşrif eder. Efe
Hazretlerinin duygu ve düşüncesinin Piştiği yer Alvar Köyü'dür.
Dünyaya Değer Vermeyişi: Dünyaya karşı alakasız yaşar. 90 senelik
hayatında taş taş üstüne koymamış, ev sahibi olmayı hatırlamamış, dünya metaı
ve malına malik olmayı arzu etmemiştir. Gayet temiz giyerdi.
Şefkat Ve Merhameti: Pek çok misalleri hala yaşıyor. Düşkünlere ve
hastalara karşı çok merhametli idi.
"Sakın incitme bir canı
Yıkarsın arşı Rahman 'ı " der.
Mürüvveti: O'nun meclisi herkese açıktı. Bunalan o dergaha koşar.
İfadesindeki sihir herkesi büyülerdi. Sarhoşların, O'nun huzurunda tövbekar
olduklarını görürüz.
Adalet, merhamet, insaf gerektirir ehl-i imane
Mürüvvet et kıyas-ı nefs ile zulmetme insane. "der.
Vefatı: 1939'a kadar o köyde kalır. Çok büyük alaka gördüğü o köyden
rahatsızlığı sebebiyle ayrılır. l2 03 1956'da semamızdan bir yıldız daha kayar
gökyüzü mateme bürünür. Şiddetli kış Erzurum'u beyaz kefene sarmıştır.
Tevafuka bakın ki; Pederleri ile aynı günde vefat eder. Erzurum'un kurtuluşu
aynı gündür.
2.BÖLÜM
O'NU TANIYANLAR
Said Mazlumoğlu: Alimdi, kamil ve mükemmel bir insandı.
Osman Demirci: O zatı gördüğümde ben tatmin olmuştum. Demek ki her asırda
Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'in bütün emirlerine bağlı, Peygamberimiz (SAV)
verasetini deruhte eden şahsiyetler bulunuyor. Zaten onlar olmazsa kainat
yaşayamaz. Onlar bir nevi sütun ve direk. mesabesindedir. O'nun o vazifeyle
tavzif edildiğini müşahade ettim. Sohbetlerine devam ettim. O'na bağlandım. ·
Halis Hoca (Eski Çat Müftüsü): Pek çok kerametine şahit oldum. İlk
yanına gittiğimde Şerbet içiyordu. Bende içimden şu sözü geçirdim: Eğer Efe
içtiği şerbetten yarısını bana verirse Yanında kalacağım, dedim. Efe hazretleri
içti ve yarısına gelince şöyle dedi. " Yarısı oldu mu?".
Ahmet Turan: Muhammed Lütfı Efendi:Alimdi, Mürşid-i kamildi. Fakat
bunların en üstün meziyetlerinden birisi de fevkalade zeki bir insandır.
Yahya Efendi: Çok var ama, orada iki kardeşten ilerisi yok. Muhammet
Lütfi Efendi, Vehbi Efendi.
Kitab'da yukarıda Adı Zikredilen Zatların Haricinde: Nakib Mazlumoğlu,
Kilisli Muhammet Behçet, Yaşar İşcan, Abdurrahman Öksüz, Tayyar Baba, Solakzade
Sadık Efendi, Talip Koyunluoğlu, İbrahim Çiftçi, Mehmet Tekin, Tevfik Akbulut
(Emekli Astsubay), Naim Hoca, Mustafa Özkul'un da Efe Hazretleri hakkında
malumat, keramet ve bilgi aktarılmaktadır.
3. BÖLÜM
O'NUN İÇİN YAZILAN ŞİİRLER
Muhammed Lütfi Hazretlerinin mübarek ve mutahhar ruhuna ithaf
At nikabı esvab gibi kal da düşün ruhunla.
Zikr-i Hakka yol bulunur tesbih zikir bununla..
Göz yaş ile ıslanırken azık pişer bu unla..
Şeyh-i Ekber Mehmet Lütfı yardım eyle bizlere...
Bir kılavuz lazım olur mürşidlere bizlere...
Erzurum'un her yönünde buldum seni içimden.
Mekke, Ravza, dolaşırsın Hindistan'da ve Çin'de...
Kara veled, Alvar gibi türben dolu içimden.,
Şeyh-i Ekber Mehmet Lütfü yardım eyle bizlere.
Tut elimden geliyoruz arkanızdan izinle.
Her gezdiğim diyar olur gül gülistan ve cennet.
Kurban olam fermanına emrin bana hep nimet..
Dünyamda da, Ukbada da, tut elimden yardım et.
Şeyh-i Ekber Mehmet Lütfü yardım eyle bizlere.
Tut elimden geliyoruz arkanızdan elinle.
Evin sofran meclislerin eserlerin başında.
Bu genç yaşta aşık ettin bu kaynayan yaşımda.
Zikr-i Hakka bel bağladım, tesbihlerim aşımda..
Şeyh-i Ekber Mehmet Lütfü yardım eyle bizlere.
Tut elimden geliyoruz arkanızdan elinle.
Hacı Cemal (Emekli Albay)
Eskişehir 14.10.1959