Günümüz dünyasında büyük bir hızla gelişen bilim ve teknik, dinin insan
hayatındaki önemini daha da arttırmıştır. Hızlı sanayileşme ve hayat
standardının ekonomik yönden yükselmesiyle insanların sür'ate kavuştuğu refah
ve mutluluk ma'nevi alandaki boşluğu gideremeyince, özellikle Batı'lı toplumlar
psiko-sosyal yönden çeşitli krizler yaşamaya başlamışlardır. Bu gün bu
toplumlar ihmal edilen manevi gelişime yeniden canlılık kazandırabilmek için
dinin gücünden faydalanma yollarını aramaya koyulmuşlardır.
Ülkemizde den geçmiş dönemdeki baskı ve ihmale rağmen gündemdeki yerini
hiçbir zaman kaybetmemiştir denilebilir. Ancak baskı ve ihmal döneminde gayr-ı
resmi olarak yapılan din eğitimi ve öğretimi faaliyetlerinin, 'Din'i farklı
şekillerde anlayan ve yaşayan insanların varlığına yol açtığını söyleyebiliriz.
Zira geçmişte yapılan hatalar ve ihmaller sebebiyle, bugün insanların bir
kısmının ya dinden habersiz ya da dindar ama kendi görüşünün doğruluğunu
savunan kişiler haline geldiğini görmekteyiz.
Bu noktada hem aile, hem de yaygın-örgün her eğitim kurumunda
gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretiminin önemi ortaya çıkıyor. Zira din
eğitimi adına görünen olumsuzlukların giderilmesinde en önemli vazife bu
müesseselere düşmektedir.
Dinin özünden kaynaklanan sevgi hoşgörü ve müsamaha prensipleriyle
oluşturulacak bir din eğitimi anlayışının aileden başlayarak, diğer din eğitimi
kurumlarında devam ettirilmesi hem inancın ma'nevi desteğini hisseden
insanların, hem de toplumun her kesimine kucak açan din eğitimcileri ve
görevlilerinin yetişmesine zemin hazırlayacaktır.
Din insan hayatı için nedenli önemli ise, din eğitimi ve öğretimi de güzel
eğitim ve öğretim içinde o derece önemli bir yere sahiptir. Türkiye'de din eğitim
ve öğretiminin iki yolla yapıldığı söylenebilir. Birincisi, halk tarafından
geleneksel olarak ailede başlatılarak sonradan din görevlilerinin katkılarıyla
camilerde, resmi ve gayr-ı resmi Kur'an Kurslarında gerçekleştirilen yaygın din
eğitimi ve öğretimi, ikincisi ise İmam Hatip Liselerinde yürütülen örgün din
eğitimi ve öğretimidir.
Türkiye'de din eğitimi ve öğretiminin
problemleri iki noktada toplanmaktadır:
1-Aile
2-Din eğitimi ve öğretimi kurumları.
Toplumun temel taşı ve çocuğun ilk gözünü açtığı yer olan ailede çocuğa verilen
yanlış telkinler, onun ilerki yıllardaki dini hayatına da tesir etmekte ve
yanlış yollara sapmasına sebep olacaktır. Sözgelimi bu tür ailelerde çocuktaki
vicdan gelişimi, Allah korkusuyla söylenmek istenmekte ve çocuğu istenmeyen
davranışlardan vazgeçirebilmek için yine Allah korkusuna başvurulmaktadır. Sık
sık 'Allah seni taş yapar', 'Allah cehennemde yakar, gözünü kör eder...' gibi
tehditlerle sindirilmek istenen çocuk Allah (cc)'ı sadece Cehennemi olan,
çocukları taş yapan, cezalandıran bir varlık olarak tasarlamaktadır. Allah
(cc)'ı sevmekten ziyade, daha çok O (cc)'ndan şiddetle korkmaya başlamaktadır.
bundan dolay
Din eğitimi ve öğretiminin problemlerinden bir diğeri de 'Yaygın ve örgün din
eğitimi kurumlarıdır. Bu kurumlar da iki yönlü probleme sahiptirler. Birincisi,
bu kurumların kendi bünyesinden kaynaklanan problemler. İkincisi de bünyeleri
dışından kaynaklanan problemler. Her iki durumda da problem gerek ailede
gerekse yaygın ve örgün din eğitimi kurumlarında gerçekleştirilen din eğitimi
ve öğretiminde başarıyı teşvik ya da disiplini sağlamak amacıyla başvurulan
mükafat ve cezalardır.
Din eğitim ve öğretimini bütün problemleriyle ele alan kitap iki ana bölümden
teşekkül etmiştir.
1-Disiplin mükafat ve ceza kavramlarına teorik bir yaklaşım.
2-Din Eğitimi ve öğretiminde mükafat ve cezanın çocuk ve öğrenci üzerindeki
etkileri ve disiplini sağlamadaki rolleri.
Başlangıçta üç kavramın tanımı yapılmış ve bu kelimeler hakkında bilgi
verilmiştir.
Disiplin: Bireylerin içinde yaşadığı topluluğun genel düşünce ve
davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümüdür. Eğitim
bilimlerinde ise bir toplulukla uyulması gereken kanun ve kuralların tamamıdır.
Amacı: İnsanlara birtakım özellikler kazandırmaktır.
Mükafat: 'İyi bir çalışma ve üstün bir beceri gösteren öğrenci, öğretmen
veya yöneticilere verilen armağan' ifadeleriyle tanımlanmaktadır. Amacı,
çocuğun veya öğrencinin başarılarını övmek, hoşa giden davranışları ve iyi
hareketlerinin tekrarını sağlamaktır. Eğitim-öğretimdeki mükafat türleri şu
kategorilere ayrılır:
1-Manevi Mükafat
a-Sevgi ve ilgi göstermek
b-Övmek, tebrik ve takdir etmek
2-Maddi mükafat
a-Arzu ve istekleri yerine getirmek
b-Çeşitli armağanlarla ödüllendirmek.
Ceza: Belli bir davranışın tekrarlanmasını önlemek veya istenen bir suçun önünü
almak amacıyla bir kimse veya birtakım insanlar hakkında alınan maddi veya
manevi tedbirdir. Amacı, yanlış davranışların kayıtsızlıkların ve
dikkatsizliklerin tekrarına engel olmak ve kötü alışkanlıkların meydana
gelmesini önlemelidir. Eğitim ve öğretimde ceza türlerini şu kategorilere
ayırmak mümkündür:
1-Manevi ceza
a-Sevgi ve ilgiyi azaltmak
b-Tenkit, uyarı ve kınama
c-Azarlama ve hakaret
2-Maddi Ceza
a-Arzu ve istekleri yerine getirmemek
b-Dayak
Bu tasnifler yapıldıktan sonra eğitim sistemleri açısından disiplin, mükafat ve
cezanın incelenmesine geçilmiş. Batı eğitim sistemindeki mükafat ve cezanın
uygulanış şekli işlenmiş ve daha sonra kendi eğitim sistemimizle
karşılaştırılmaya çalışmıştır. Bu bölümde Batıllı pedagog ve ilim adamlarının
görüşlerine yer verilmiştir. Batı eğitim sisteminde baskı ve cezalandırmanın
önemine yer verilmiştir. Batı eğitim sisteminde baskı ve cezalandırma yerine
çalışmayı motive eden ölçülü bir disiplin anlayışının hakim olduğu söylenebilir.
Eğitimin insan hayatındaki fonksiyonu açısından İtalyan Pedagog Maffeo Vegio
'(1406-1458)'nun görüşü dikkate değerdir. Ona göre 'İnsan doğuştan ne mutlak
iyi, ne de mutlak kötüdür. Ancak her iki unsuru da içinde taşır. Almış olduğu
eğitime göre bu istidadları gelişir'. Bu noktada Peygamber Efendimiz (sav)'in:
'Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne ve babası onu Mecusi veya
Hristiyan yapar' mealindeki sözünü hatırlamak gerekmektedir.
Daha sonra yazar Kur'an-ı Kerim'de ve Peygamberimiz (sav)'in Sünnet'i ışığında
disiplin Mükafat ve ceza kavramını işlemiş ve bütün Pedegoglara misal teşkil
edecek örnekler verilmiştir. Kur'an-ı Kerim, insanlar arası ilişkileri gereken
hukuki kuralları ifade eden 'muamelat' kavramı ise Kur'ani disiplin anlayışının
en bariz örneğini içeren ayetlerden oluşur.
Kur'an'ı Kerimde 'Mükafat, güzel karşılık' anlamına gelen 'ceza' kelimesinin
17 yerde geçtiği görülür. 'Rableri katında dileyecekleri herşey onlarındır.
İşte bu iyilik yapanların mükafatıdır'. Ceza veya cezalandırmak manasına gelen
'ceza' kelimesi Kur'an'da 22 yerde geçmektedir. 'Kim bir mü'mini kasden öldürse
onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir'. Kur'ani eğitim anlayışında
pedagojik açıdan dikkat çeken önemli bir nokta vardır. Bilgisizlikten doğan
suçlarla bilindiği halde işlenen suçlara aynı ceza uygulanmaz. Örnek: 'Allah
bir kavmi hidayete ulaştırdıktan sonra nelerden sakınacaklarını kendilerine
açıklamadıkça onları sapıklıkla sorumlu tutacak değildir'.
Kur'an-ı Kerim'den sonra İslam eğitim sisteminin dayandığı ikinci temel olan
sünnet de disiplin, mükafat ve ceza konularından önemli bilgilerin yer aldığı
bir kaynak hükmündedir. Hz. Peygamber (sav) yürütmüş olduğu eğitimle, özellikle
insan psikolojisine uygun birtakım prensipler ortaya koymuştur. Bunlar,
muhatabı tanıma, derece derece ve yumuşaklıkla eğitme, hatayı yüze vurmama gibi
temel prensiplerdir. Hz. Peygamber (sav) herşeyden önce rahmet Peygamberiydi.
Yine O (sav) Enes (r. a.)'in ifadesiyle çocuklara karşı insanların en
şefkatlisiydi. Her fırsatta onları sever okşar, iltifat eder ve mükafatlar
verirdi. Ceza konusunda sünnetin izin verdiği husus disiplini sağlamak için
belirli sınırlar içerisinde aşırıya gitmeden uyarmadır. Peygamberimizin bu
yaklaşımlarından sonra İbn-i Sina, Gazali gibi İslam eğitimcilerinin şiirlerine
yer verilmiştir.
Bundan sonraki bölümde din eğitimindeki mükafat ve cezanın çocuk ve öğrenci
üzerindeki etkileri ve disiplini sağlamadaki rolleri üzerinde durulmuştur. Bu
mevzuyla alakalı din eğitiminin temel taşlarından birisi, belki de birincisi
olan İmam Hatip Liselerinde anket uygulaması yapılmış ve sonuçları
değerlendirilmiştir.
Anketin yapıldığı okullar: Bursa, Balıkesir, Erzurum ve Van İmam Hatip
Liseleridir. Yapılan anketler neticesinde öğrenci ve öğretmenlerin değerlendirmeleri
ve yaklaşım tarzları alınmış ve istatistiksel olarak ifade edilmiştir. Din
eğitimi ve öğretimi sadece İmam Hatiplerle sınırlı değildir. Çocuğun okula
gelmeden önce dini eğitime tabi tutulmuş olduğu aile kurumu ve Kur'an kursları
vardır. Bu sebepten dolayı dini eğitim üç kategoride ele alınmaktadır:
1-Ailedeki din eğitimi ve öğretimi
2-Yaygın din eğitim ve öğretimi
3-Örgün din eğitimi ve öğretimi
Çocuğun dünyaya gözlerini açtığında karşısında bulduğu iki önemli varlık ana ve
babası yani ailesidir. Dolayısıyla ilk eğitimini onlardan almaktadır. Bu
çocukluk döneminde verilen din eğitimi ve öğretimi ferdin üzerinde hayat boyu
etkili olmaktadır. Bu realite eskiden beri bilindiği gibi bugün de 'Çocuk
Psikolojisi' ve 'Din Psikolojisi' tarafından desteklenmiştir. Yapılan
araştırmalarda çocuk üzerinde en önemli etkiyi anne babanın davranışlarının
yaptığı müsbet davranışların doğrudan çocuğa yansıdığı ve onun dini yaşantısına
olumlu yönde katkıda bulunduğu ortaya konulmuştur.
Öğrencilere çocukluk yıllarında ailesince gerçekleştirilen din eğitimi ve
öğretimi verilme oranını belirlemek amacıyla yöneltilen soruya öğrencilerin %
932'sine dini eğitim verildiği % 6.3'ünün de bundan mahrum bırakıldığı
anlaşılmıştır. Ailelerin din eğitimi verirken takip ettikleri yöntemi tesbit
etmek için sorulan sorular, öğrencilerin verdikleri cevaplardan ilk sırayı %
48.4 ile hoşgörü ve ilgi uyandırılarak seçeneği ikinci sırayı % 24.2 ile
ibadetlere katılımı sağlayarak ardından sohbetle anlatarak seçeneği almıştır.
Bu sonuçlar da gösteriyor ki eğitimin en verimli yolu hoşgörü ile ve ikna
ederek yapılanıdır.
Ailede Din Eğitimi ve Öğretiminde izlenmesi Gereken Prensipler:
1-İlk dini bilgiler ailede verilmeye başlanmalıdır.
2-Anne ve baba, dini prensipleri bizzat yaşayarak örnek olmalıdır.
3-Çocuk psikolojisi iyi bilinmelidir.
4-Allah sevgisi esas olmalıdır.
5-Hoşgörülü ve müsamahalı olmalıdır.
6-Zaman zaman mükafatlar verilmelidir.
7-Çocuk fiziki cezalara maruz kalmamalıdır.
2-Yaygın Din Eğitimi ve Öğretim:
Gerek Diyanet işleri Başkanlığı'nın gözetim ve denetimindeki Kur'an Kursları ve
camilerde, gerekse gayr-i resmi yoldan çeşitli kuruluşlarca
gerçekleştirilmektedir. Bu eğitim kurumlarına olan ilginin yüksek düzeyde
olduğu söylenebilir. Öğrenciler üzerinde yapılan anket neticesinde İmam Hatip
Liselerine gelen öğrencilerin % 95.49'unun daha önce herhangi bir yaygın din
eğitimi kurumuna gittiği anlaşılmaktadır.
Yaygın din eğitimi ve öğretimi kurumlarında da öğrencileri motive edip daha iyi
performans gösterebilmeleri için mükafatlar verilmektedir. Bu mükafatların
yapılan anketler sonucunda daha çok manevi mükafatlar olduğu anlaşılmıştır.
Güzel sözle övmek takdir ve tebrik etmek gibi.
Mükafatın yanında bu eğitim kurumlarında öğrencilere bazı alışkanlıklar
kazandırmak ve disiplini sağlamak için birtakım cezaların verildiği
bilinmektedir. En çok başvurulan cezalandırma biçimi tekit ve uyarıdır.
3-Örgün din eğitimi ve öğretiminde mükafat ve ceza:
Milli Eğitim Bakanlığı'nın gözetim ve denetimindeki İmam Hatip Liselerinde
görülmektedir. Bu bölümde İmam Hatip Liselerinde gerçekleştirilen din eğitimi
ve öğretimi esnasında gerek başarıyı artırmak ve teşvik etmek gerekse olumlu
davranışları pekiştirmek amacıyla verilen mükafatlar. Örgün din eğitiminde
mükafatı iki kategoride değerlendirmemiz gerekmektedir:
1-Öğrencilere göre:
Yukarıda isimlerine zikrettiğimiz dört İmam Hatip Lisesinde öğrencilerine
uygulanan anket sonucunda öğrenciler dini-mesleki derslerde verilen mükafatları
oran, sıklık, tür ve etkileri bakımından değişik şekillerde değerlendirmişlerdir.
1-Mükafat alma oranı ve sıklığı
% 40.3'ü zaman zaman mükafatlandırıldıklarını söylemişlerdir.
2-Alınan mükafat türleri:
Sorulan sorulara öğrenciler verdikleri cevaplarla en çok kullanılan mükafat
türünün güzel sözle övgü, takdir ve tebrik olarak belirtmişlerdir. Maddi
ödüller ise oldukça sınırlı kalmıştır.
3-Mükafatların öğrenci üzerindeki etkileri:
Sorulan sorulara öğrencilerin % 65'i olumlu etkisi oldu cevabını vermişlerdir.
% 2.41'i ise olumsuz etkisi oldu verilen mükafatlar beni şımarttı ve derslerimi
gevşettim cevabını vermiştir.
2-Öğretmenlere göre: 1-Mükafat verme oranı 2-Verilen mükafat türleri
3-Verilen mükafatların öğrenci üzerindeki tesirleri: 'Verilen mükafat,
öğrenciyi hangi yönde etkiliyor?' sorusuna öğretmenler şu cevabı vermişlerdir:
a-Genellikle olumlu yönde etkiliyor. Derslere ilgisinin ve başarısının
artmasına sebep oluyor (% 90)
b-Bu mükafatlar öğrenciyi olumsuz yönde etkiliyor. Şımarmalarına ve derslerde
gevşeklik göstermelerine sebep oluyor.
4-Mükafatların öğrenciye veriliş biçimi
5-Öğrencilik yıllarında alınan mükafatların öğretmenliğe etkisi: Öğretmenler,
sorulara 'Öğrencilik yıllarında aldığım mükafatlar beni etkilediği için ben de
öğrencilerimi mükafatlandırıyorum' diye cevap vermişlerdir.
Örgün Din Eğitimi Ve Öğretiminde Ceza:
Bu eğitim kurumlarında teşvik edip başarıyı artırmak için nasıl mükafat
veriliyor ise, olumsuz davranışlara engel olmak ve disiplini sağlamak için de
cezaya baş vurulmaktadır. Ceza da mükafat gibi öğrencilerin ve öğretmenlerin
görüşlerine başvurularak ortaya konulacaktır.
Bu bölümde de ceza verilme alanları istatistiki olarak ortaya konmaktadır.
Verilen ceza türleri cezaların öğrenci görüşlerine yer verilmiştir.
Bu araştırmanın bir sonucu olarak yaygın ve örgün din eğitimi kurumlarında
ideal bir din eğitimi için gerekli olan şu maddeleri sıralamamız mümkündür.
1-Öğretmen ve öğreticide sağlam bir kişilik ve karakter
a-Öğrencilere iyi örnek olmak
b-Öğrencilerle diyalog kurmak
c-Sevgi şefkat ve merhametle davranmak
d-Tutarlı bir disiplin anlayışına sahip olmak
e-Notu bir koz olarak kullanmamak
f-Meslek şuuruna sahip olmak ve bunu öğrencilere de kazandırmak
2-Öğretmen ve öğreticide mesleki ve pedagojik formasyon yönüyle yeterlilik.
a-Öğretmen ve öğretici branşında iyi yetişmiş olmalıdır.
b-Öğrenci psikolojisine vakıf olmalıdır.
c-Disiplin sağlama konusunda çeşitli metodlar denenmelidir.
3-Fiziki kapasite yönüyle yeterlilik
4-Sosyal kültürel faaliyetlerde yeterlilik
5-İdare, öğretmen, veli işbirliğinde yeterlilik
6-Disiplin kurulunun işleyişinde yeterlilik.
Şer'i aktivite, aynı zaman kesitinde, her alanda aynı yükselişi sağlayamaz.
Öyleyse, bazı alanlarda diğerlerinden üstün olan medeniyetlerden
bahsedilebilir.
Modern Dünya ve Yokluk Duygusu
'Korku, endişe, tedirginlik' manalarını içeren 'angoisse' sözcüğü, özellikle
varoluşun mebde ve meadında bir anlama ulaşamama kainatta boşluk ve yokluk
tarafından kuşatılma, müteal bir nizama götürücü makul bir sisteme, Cosmos'a
çıkamama; neticede de insanın yoklukla kuşatıldığı hissi ve bundan duyulan
ürperti, bir tür fizik ötesi oluşla ilgili bir bunalımdır. Hatta nereden gelip
nereye gittiği belli olmayan bir gemi enkazındaki insanın, hiçlik duygusuyla
karşılaşması devrimizin alın yazısıdır, kaderidir.
Kur'an'ın Zamana Bakış Açısı
Kur'an nizamında ise, zaman, kendisine takılıp kalınacak bir sürekliliğe sahip
değildir. Yani o, nihai durak ve sınır olamaz. Yaratılış sahasındaki yeri,
yaratılmış olmaktır. Gerçi insanın yaratılışından önce, 'dehr'den bir zaman
diliminin kendisine sebket ettiği, aynı adı taşıyın süremin ilk ayetinde
mealen: "Gerçekten insan üzerine 'dehr'den bir zaman geçti ki, o vakit
insan anılır, (insanlıkla tanınır) bir şey değildir. "Dehr" mebde ile
kıyamet arasındaki müddet için kullanılan bir deyimdir.
Zaman-Hayat ilişkisi:
Hayatla beraber düşünüldüğünde zaman yenilmeyi mümkün kılan, davranışa müsaade
eden, soru sormayı, tecrübe etmeye imkan verendir. Eylem, zaman içinde
yaşayabilecek; yine zaman içindedir ki, kuvvetlerimin sunabileceğim, kendimi
hür bulacağım ve hürriyetimden kendimi sorumlu tutacağım. Zaman insanın tüm
imkanlarının şartı olduğundan, insan için zamandışılık sözkonusu olamaz.