Genel
Değerlendirme:Kitap ana hatlarıyla İslam hukukunu inceliyor. İslam
bankacılığı, işçi-işveren münasebetleri, şirketler, dış borçlar, az gelişmişlik
ve israf konuları inceleniyor. Ama yinede çok doyurucu bilgiler verilmiyor.
Genel Olarak İslam Ekonomisi
İslam dini dünyaya ait fiiller içinde ibadetler ve ahlak kaideleri yanında
"muamelat" tabir edilen muamele ve fiilleri de kapsar. Muamelat
tabiri ise İslam dini terminolojisinde "İslam Hukuku" veya
"İslam Fıkhı" şeklinde açıklanabilir. İslam ekonomisi de İslam
Hukukunun ekonomi ile ilgili olanlarını kapsar. İslam ekonomisi olarak ele
almak asrımızın şartlarına uygundur.
İslam ekonomisinin iki ana konusu vardır. Zekat ve Faiz. Üstad'ın tabiri ile
vücub-u zekat ve hurmet -i ribadır. Ayrıca vakıflar İslam ekonomisinde önemli
yer teşkil ederler. Bunda başka devletin müdahalesi, bankacılık, sigorta,
enflasyon, işçi-işveren ilişkileri İslam ekonomisini ilgilendiren konulardır.
İslam Bankacılığı
Günümüzde bankalar faizle kredi vermenin dışında 20'den fazla iş yapıyorlar
ve bunlara insanlar ihtiyaç duymaktadırlar. Madem ki İslam evrenseldir, öyle
ise insanların bu ihtiyaçlarını karşılayarak müesselerin oluşmasına cevaz
vermelidir. Burada sadece faizin olmaması lazımdır. Bundan dolayı da İslam
bankacılığı, müslümanları faizden kurtaran müessedir ve önemlidir.
İslam bankası, bankacılık işlemlerini İslam ekonomisi esaslarına uygun
olarak yapan bir kuruluş olarak tanımlayabiliriz. İlk İslam bankası
1974'deMısır'da kurulan "Nasır Sosyal "bankasıdır.
Üç ip islam
bankası vardır:
i)Kalkınma bankası: Tek örneği İslam Kalkınma Bankasıdır.
ii)Sosyal gayeli bankalar.
iii)İslami esaslı ticaret bankaları.
İslam Bankacılığında üç mevhum
1)Mudarabe:
Bir tarafın para, diğer tarafın ise emeğini koyarak ortak bir ticari faaliyet
yapılmasına denir. Emek-sermaye şirketi denebilir. Zarar edilirse para koyan
parasını emek koyan da zaman ve emeğini kaybetmiş olur. Bugünkü İslam
bankacılığında çok kullanılır. Geçerli olabilmesi için
a)Sermayenin geçerli bir para olması
b)Sözleşme anında sermayenin emek sahibine teslim edilmiş olması
c)Karın oranlı olarak tesbit edilmiş olması lazımdır.
Herhangi bir kayıt yoksa emek sahibi her işlemi yapabilir. Fakat sözleşme
ile sınırlanabilir. Eğer emek sahibi sözleşmeye uymaz ise sermayeyi iade eder,
kar varsa kendine kalır. Zarar varsa, emek sahibinden bu tanzim edilemez ve
böyle bir hüküm sözleşmeye konamaz.
2)Müşareke:
İki tarafın ortaklık kurmasına denir. Sermaye sahibi ve emek sahibinin işi
beraberce gerçekleştirmesine denir. Sermaye sahibi işin gerçekleştirilmesi
aşamasında söz sahibi olur. Emek sahibi de bir miktar sermaye koyar. İşletmenin
başındaki kişi yönetime katkısından dolayı bir pay alır ve geri kalan kar
sermayenin oranına göre dağıtılır. Eğer zarar olursa sermayeye göre önceden
belirtilen şekliyle yansıtılır.
3)Murabaha:
Bir malın peşin alınıp, üzerine kar konulup vadeli satılmasına denir.
İşçi-İşveren Münasebetleri
İslam Hukukunda işçi-işveren münasebeti kira(icar akdi hükümleri
çerçevesinde düzenlenmiştir. Kira akdinin mevzuu 4 şey olabilir:
a)Gayri menkul
b)Menkul
c)Hayvan
d)İnsan emeği.
Mecellenin 413. Maddesinde şöyle denir:"Ecir(işçi) nefsini kiraya veren
kimsedir."İşverene kiracı(Müstecir) işçiye ise mücir(ecir)-kiraya veren-
anlamına gelir.
A-)İşçi Hakları(İşverenin borçları)
i)Ücretin geciktirilmeden verilmesi lazımdır. Peygamberimiz(sav)
"İşçiye ücretini kurumadan veriniz" ve "Ben kıyamette üç kişinin
hasmıyım. Bana söz verip sonra sözünden dönen kimse, hür birisini satıp
parasını yiyen ve işçiyi çalıştırıp ücretini vermeyen kimse"buyurmuşlardır.
ii) İşyerinin sağlık şartlarına uygun olması.
iii) Dinlenme ve izin hakkı.
iv) İş kazası ve meslek hastalığı sebebiyle tazminat hakkı.
B)İşçinin borçları (işverenin
hakkı)
i)İşe bizzat devam etmek.(Özel işçi vekil bırakamaz, genel işçi bırakabilir
ama yine de kendisi sorumludur)
ii)Belirli bir müddet fiilen çalışmak.
iii)Akit şartlarına uygun olarak işverenin emir ve talimatlarına uymak.
iv)İşverene ait eşyaları korumak.
v)İşi iyi yapmak buna "itkanu'l amel" denir.
İslam dini insanları daima çalışmaya teşvik etmiştir."İnsan ancak,
çalıştığına erişir"(Necm 39),"Hiç kimse emeğiyle kazandığından daha
hayırlı bir lokma yememiştir."gibi ayet ve hadisler çalışmayı hep teşvik
etmişlerdir. Ayrıca islamiyette "Emek" de"Sermayede"
önemlidir.
Sendikalar
işçilerin hukukunu işverenin kötü davranışına karşı savunan kurumlardır. Bu
bakımdan islami açıdan bir sakınca yoktur. Ama grev hakkının olmadığı
savunulur. Gerekçeleri:
1)Sözleşmeye göre işçi işveren hesabına çalışmak durumundadır. Grev
ise bunun ihlalidir.
2)Grev işvereni zorlamaktadır. Halbuki karşılıklı rıza ile akit olur. İslam
hukukunda
3)Grev zamanı içinde işçiler para isterler. Halbuki işçi çalışarak para
alabilir.
4)İşverenin zararı söz konusudur. Sendikalar hak olarak kabul edilir ama grev
hak değildir. Eğer bir anlaşmazlık olursa mahkemeler bunu halledebilir.
İşsizlik sosyal ve iktisadi bir hastalıktır. Ayrıca islam dini daima
çalışmayı teşvik etmiştir. İşsizlik iki türlüdür.1)Cebri 2) İhtiyari ve keyfi.
Cebri işsizlik konusunda devlet yardımcı olmalıdır. Keyfi işsizlik mevzuunda
ise devlet bu kişilerle uğraşmalıdır. İş oluşturma mevzuunda yapılacak olanlar
ise günümüz ekonomilerinde uygulanan sistemlerin tatbiki ile olur.
İslam Ekonomisinde Şirketler
Hanefi
mezhebi diğerlerine nazaran şirket mefhumunun üzerinde daha çok durmuştur. Üç
çeşittir:
1.Şirket-i İbahe
2.Şirket-i Mülk.
3.Şirket-I Akd.
1.Şirket-i İbahe:
Bu Hz.Peygamberin (sav) "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar (şüraka)su,
bitki ve ateş."
2.Şirket-i Mülk:
İki ya da daha fazla şahsın bir şeyi herhangi bir sebeple temellük
etmeleridir.
3.Akit Şirketleri:
Şirket mefhumundan daha çok anlaşılan akit şirketleridir. Diğer iki tip
şirkette ortaklar arası akit yoktur.
i)Mufavaza Şirketleri: Ortakların koydukları sermaye eşittir ve mesuliyetleri de
eşittir.
ii)İnan Şirketleri: Ortakların sermayeleri farklıdır, ve mesuliyetleri
sermayeleri nispetindedir.
Sermaye cinsi bakımından:
i)Emval Şirketleri: Bu tip şirkette sermaye para cinsindendir.
ii)Amal Şirketleri: Bu tip şirkette sermaye ortakların çalışmalarıdır.
iii)Vücuh şirketleri: Ortaklar sermaye olarak itibarlarını koyarlar.
Şafi mezhebine göre sadece inan şirketi caiz diğerleri batıldır.
İslam ekonomisinde üç özel şirket
tipi:
1)Müdarebe: Kısaca emek-sermaye şirketidir.
2)Müzaraa: Bu şirkette, ortaklardan biri toprak diğer tarafta çalışmasını
sermaye olarak ortaya koyar. Çok değişik tipleri vardır, İnek ve çalışma vb.
şartları: Toprağın ziraata elverişli olması ve emek sahibine teslimi, ziraatın
cinsi belirtilmeli, hasılattan hisselerin belirtilmesi ve müddet
belirtilmelidir.
3)Müsakaat: Bir tarafın ağaç verdiği diğer tarafında ağaçların terbiyesini
üstlendiği ortaklıktır. Şartları ise hissenin belirtilmesi ve ağaçların işçiye
teslimidir.
Müsakaat'da taraflardan biri akde uymaz ise icbar edilir. Müzaraa da tohum
sahibi tohumlar ekilmeden vazgeçerse icbar edilemez. Müzaraa da müddet şarttır.
Müsakaatta ise değildir.
Özellikle müslümanların şirket mevzuunda hassas olmaları gerekiyor. Ticarete
ihanetin olmaması, güvenin olması, çevrelerine iyi örnek olmaları, ticarette
zararın ve karın olabileceği düşünülmeli, uzun süreli ve soylu müesselerin
kurulası, şirketin devamlı kar dağıtması ve istikrarlı olması akılda
bulundurulmalıdır.
Hisbe
Hisbenin ana fikri iyilikleri emretme kötülükleri nehyetme hadisine dayanır.
Bundan sonrada bazı ayetlere dayanır. İslam devletlerinde bu bir kurum olarak
uygulanmıştır. Hisbe, amme hizmetlerinin kontrolü ve yeni amme hizmetleri ihsas
etme yetkisidir. Hisbe kurumunun elemanına müntasib denir. Vazifeleri,
ibadetleri murakabe, adab ve ahlak kontrol, sağlık hizmetlerinin kontrol ve
tanzimi, cami imamlarını kontrol, hakimlere nasihat, ticari işlerde kontrol,
ihtikara mani olma, çarşı pazar tanzimi ve kontrolü. Muhtesib tartı ve ölçüleri
kontrol eder, gerekli şartlar mevcut ise naih(fiyat) koyar, bu kurallara
uymayanları tedib edebilir. Bugünkü manasına amme hizmeti denebilir. Burada
isim önemli değildir. Burada mananın yaşatılması önemlidir.
İslam Ortak Pazarı
İslam ortak pazarı bir idealdir. İslam Kalkınma Bankası (1077) bu ortak
pazarında etkindir. Ayrıca bu pazarda kabul edilen ortak para birimi
"İslam Dinarı"dır ve 1.2 Amerikan dolarına tekabül eder. Ayrıca
ticaret sadece para ile olmadığı için takas odaları da mevcuttur.
İslam ortak pazarının bazı handikapları vardır. Mesela bu ülkelerdeki siyasi
istikrarsızlıklar, ülkeler arasında bulunan derin gelir düzeylerindeki farklar,
teknolojide ileri olmamaları ve batılıların mallarının daha ucuz olması ve en
önemlisi ise vefa ve sadakat eksikliğidir.
İslam Hukukunda Emanet Satışları
İslam hukukuna göre satış akdinde değerin tespiti(semen) iki yol ile olur.
a)Alıcı -satıcı pazarlık usulü ile semeni (değer, fiyat) tespit eder. Günlük
hayatımızda çokça rastlarız.
b)Satıcı elindeki malın sermayesini söyler ve satmak istediği kar oranını
söyler ve semen tespit edilir. Buna "emanet satışları " denir. Başka
iki yol daha vardır.
c)"Tevliye satışı" yani maliyetine
d)"Vezia satışları" yani zararına satışlardır. Karına satışa ise
"murabaha" denir. İslam bankacılığında önemli bir mevhumdur. Murabahanın
tatbikatındaki şekilleri:
i)Alıcı İslam Bankasının elinde bulunan bir malı almak ister. Peşin veya
taksitle öder.
ii)Alıcı İslam Bankasına başvurarak almak istediği malın vasıflarını belirtir.
İslam Bankası o malı aldıktan sonra önceden belirlenen fiat üzerinden satar.
Burada ki üç nokta:
*İlk önce alıcı-banka arasında geçen alma-satma
vaadidir. Mücerret bir vaaddir.
*Mücerred bir vaad ne bankayı ne de alıcıyı bağlar.
*İslam hukukuna göre vaad dinin bağlarıdır hukuken değil. İmam-ı Malik'e göre ise
hukuken de bağlayıcıdır.
iii) Alıcının belirttiği malı İslam bankasının vekili teslim aldıktan
sonra alım-satım akdi imzalanır.
Dış Borçlar
Dış borçlar ülkelerin başka ülke yada kurumlardan belirli bir yerde
kullanmak amacı ile aldıkları paralara denir. Daha çok az gelişmiş ülkeler bu
yola başvurmaktadır. Ayrıca alınan krediler rantable olarak kullanılmıyor daha
çok keyfi ve lüks harcamalara gidiyor. Günümüzde bir çok az gelişmiş ülke dış
borçlar yoluyla iktisatden ve dolayısıyla siyaseten gelişmiş ülkelere bağımlı
hale gelmişlerdir. Bu tür krediler faizli olduğu için ödenmesi gecikince
faizleri ana parayı aşıyor ve bir yarar getirmiyor. Fakat "zaruretler
haramı mübah kılar "düsturunca faizli krediler çok gerekli ise alınıp
yerinde kullanılarak en kısa zamanda ödenmelidir.