Genel Değerlendirme: Eserin ilk bölümünde
eğitim sistemimizin arızaları anlatılıyor ve eğitim sistemimize genel olarak
ele alınıyor. İkinci bölümünde mucidlik dünyası, mucidlerin özellikleri ve eğitimleriyle,
yurtdışında mucidlerin eğitimi anlatılıyor. Eğitim nasıl olmalı bölümüyle
bitiriliyor.
BUGÜNKÜ EĞİTİM SİSTEMİNE GENEL
BİR BAKIŞ
Bugünkü Eğitim Sistemimize Kritik Bir Bakış. Ezbere dayalı olan
öğretim sistemimizde bilgi yüklenilmesi ağırlıktadır. Özellikle bilgi yükleme.
İlköğretimde, çocuk kendine yabancı olan bir yaygın bilgiden mesul tutulmakta.
Özellikle düşünmeye yer verilmeyen, araştırmaya yönlendirmeyen eğitim sistemi
ilkokuldan üniversiteye kadar öğretmenin söylediklerini ezberlemeye, imtihanlarda
nakletmeye yönlendirilen öğrenci ilmi düşünmeyi gerçekleştirememektedir.
Öğrenci, bilgi yığılan bir nesne olmaktan çıkarılıp, anlama ve bilgi üretme
dönemine giren bir özne vasfını kazanınca daha ilkokuldan başlayarak
ezberlemeye değil; anlamaya yönelik bir eğitim gördüğünde, yüksek öğretim
sırasında artık yalnız öğretim üyesinden birşeyler öğrenen kişi olmaktan çıkıp,
kendisi de birşeyler inceleyen araştıran, derse katkıda bulunan bir kişi
olacaktır. Toplumumuzda Kişilik Gelişimi ve Eğitim Bugün ileri toplumlarda
çocuğa aile zenginliği veya onun statüsü değil, güven duygusu, beceri ve
sorumluluk kazandırılmakta. Çünkü 'Kendisini yönetmeyen aciz ve güvensiz
insanı, başkalarının kuralları yönetir'. Çocuk değişmez bir zeka ile doğmaz.
İlmi çalışmalar zekanın en hızlı şekilde 8 yaşından önceki dönemde geliştiğini
ortaya koymuştur. Çocuğa kendine ifade fırsatı verildiği ölçüde gelişir. Küçük
yaştan itibaren ona kendine has fikirlere sahip olması ve düşüncelerini
belirtmesi için yardımcı olmalı. Yapılan anketler, üniversitede okuyan gençler
arasında yüksek oranda yetersizlik ve güvensizlik duygusunun var olduğunu
göstermektedir. Çocuk deneyerek daha kolay öğrenir. Gençlerimiz hep 'yanılmak
korusu' ile pasif ve çekingen kalmıştır. Bunun da sebebi çocukların hata
yapmalarının da onlara güven duygusunun verilmeyişidir. Emeğin ve çalışmanın
takdir edilmediği bir toplumda gençlere sürekli 'çalışın' demenin hiçbir pratik
değeri yoktur.
BUGÜNÜN DÜNYASINDAKİ DEĞİŞİK EĞİTİM
Okulu başarılı yapan şeyler sadece para ve emekle satın alınan veya
yaptırılan, güzel binalar ve kaliteli eğitim teknolojileri değil, aynı zamanda
öğretmene, onun yetişmesine ve problemlerini çözmesine önem veren zihniyette
insanların olması ve paranın öğretmen için harcanmasıdır. Bugün Japonya ve
Almanya, okullarında öğrenci başına, A.B.D.'den % 50 daha az para harcamakta.
Bununla birlikte birçok konuda A.B.D.'den daha ileri seviyededirler. A.B.D.
binalara ve yönetime daha fazla para harcarken, Japonya ve Almanya Yönetim ve
binalardan ziyade, öğretmen maaşlarına daha fazla ödemekte. Osmanlı
medreselerinde hocalara günde 50 ile 100 akçe talebelere de 7 akçe burs verip
sosyal hayatlarını garantiye almıştır. Bütün eğitim elemanlarının yeme ve
içmeleri bedavaydı. (O devirde birkaç akçe ile bir koyun alınmakta idi. Bugünle
kıyasını varın siz yapın.) Ayrıca eğitim sistemleri kaliteli olan ülkeler,
öğrencileri daha fazla tutarlar. Mesela, Japonya'nın öğretim süresi bir yılda
240 gün, Almanya'da 210 gün, Türkiye'de ise yaklaşık 180 gündür. Dünyada matematik
öğretiminde en iyi olan Hollanda'da farklı ve ilgi uyandırıcı yapıdaki cisimler
derste kullanılır. Gerçek dünyadaki cisimler derste de kullanılır. Çocukların
öğrendikleri şeyler onların hayatlarıyla bağlantılıdır. Bilimi, teknolojiye
aktarmada en iyi olan Japonlar, diğer ülkelerle kıyaslandığında, avukattan,
hukukçudan fazla mühendis ve teknik eleman yetiştirirler. Japonlar
Osmanlı'ların Enderun mektebindeki uygulama ağırlıklı eğitimi benimseyip tatbik
etmektedir. Yeni Zelanda'lılar okuma ve anlama kabiliyetini en iyi
gerçekleştirenlerdir. Yeni Zelanda'lıların bu metodu, Osmanlı medreselerinde
tatbik edilen metoddur. Öğretmen eğitiminde en başarılı olan Almanya'da
öğretmenler, rahat şekilde orta sınıf seviyesinde maaş alırlar ve haklar
verilir; ağır bir eğitimden geçirilir. Mesela, Almanya'da bir müzik öğretmenin
müzikde veya İngilizce'de master alması mecburidir. Enderun Mektebi Enderun
mektebi Osmanlı'daki üstün beyin gücünün eğitimi için kurulan 21. asra
girerken, ülkelerin benimsediği, hedeflediği eğitim modelinin pek çok yönünü
ihtiva eden eğitim müessesesidir. Yeni Zelenda'lıların örnek aldığı eğitim
sisteminde öğrenciler yaşlarına göre değil, ilerleme hızlarına, anlama ve
kavrama seviyelerine göre gruplandırılırdı. Sınıflar 15'er kişilik olup, her 15
kişiye bir sınıf öğretmeni atanırdı. yine Yeni Zelenda'lılara belletmen
sistemini Enderun Mektebinde 10 kişilik öğrenci gruplarına öğretmenden ayrı
olarak Lala (rehber) verilirdi. Lalalar kıdemli ve başarılı öğrenciler
arasından seçilirdi. Tanzimat'tan Günümüze Eğitimdeki İnsan Modeli Tanzimattan
sonra ülkemizde Batı'ya ve onun değerlerine bir yöneliş vardır. 1840-1900
yılları arasında Osmanlı toplumunda eğitiminde Batılılaşma ve laikleşme adına
çok önemli değişiklikler yapıldı. 1839'da ilk önce askeri sahada batılılaşmaya
yönelik reform hareketleri daha sonra, eğitimde, adalet sisteminde ve
bürokraside yapıldı. Ülkenin en önemli eğitim kurumları Batılılara teslim
edilmesi çok kısa bir zaman sonra açık bir şekilde görülmeye başladı. Çünkü
pozitivist ve materyalist bir eğitim sisteminin uygulanışını, Mc.Farlena
hayretler içinde müşahede etmişti. Yabancı okulların açılmasına hız verildi.
1867'de Fransız Devletinin maddi ve manevi büyük yardımlarıyla Fransızca eğitim
ve öğretim yapan Galatasaray Lisesi kuruldu. yıllarca imparatorluğun yönetici
kadrolarını aydınlarını, yetiştiren bu okulun müdürü ve hocalarının çoğu
Fransızdı.
LONDRA'DAN EĞİTİM SİSTEMİMİZİN GÖRÜNÜŞÜ
Lisanımız Dünyada dil zenginliği kelime açısından, birincisi Arapça ikincisi
Fransızca üçüncüsü İngilizce olmasına rağmen İngilizce'den Türkçe'ye tercümede
ne kadar zorluk çekildiği malumdur. Çünkü Türkçe'deki bir kelime, az bir
nüansla İngilizce'de 60-70 kelime karşılığıdır. Bu da bizim öz Türkçe adına
dilimizin ayıklama adına doğurduğu zorluklardandır. Eğitim görmüş bir İngiliz,
Shakespeare'in ve en azından 1800'lerde yazılmış eserlerin dilini rahatça
anlarlarken; 1900'lerde Türkçe olarak yazılmış eserler bir Türk vatandaşına
yabancı gelmektedir. Bizim Osmanlı'da eleştirdiğimiz 'halk ile Ulema arasındaki
kopukluğun en büyük sebebi olan 'kullanılan kavramların ve sözcüklerin farklı
oluşu' gibi; İngilizce'de de akademik bilim İngilizce'si ile halkın konuştuğu
İngilizce farklıdır. Yine liseyi bitiren bir İngiliz vatandaşı, ana dili İngilizce'den
yeterlilik imtihanına girmek zorundadır. 'Git Doktoranı Yap Gel' Mantığı
1960'lı yıllardan beri yurt dışına öğrenci ve kamu görevlileri gönderilmesine
rağmen hala ülke ve millet çapında Batının bilim ve teknolojisini alarak onu
geliştirmiş değiliz. Japonlar bu işi 20-25 yılda gerçekleştirdi. 4-5 yıllık
masrafı bugünkü değerlerde 300-350 milyon lira dolayında olan ve her yıl
150-200 öğrenci gönderilerek sayıları 1000 olan ve 1500 tane de kendi
imkanlarıyla giden bu öğrenciler spastik olarak ne çalışacaklarını ve
döndüklerinde nerelerde istihdam edilip, millete nasıl faydalı olacaklarını
bilmiyorlardı. Sonuç ortada: Ülkelerine geri dönenlerin oranı % 30'dur.
Ülkelerine dönenler de ya yanlış işlerde istihdam ediliyor, veya bürokratik
engellemelere kurban gidiyor. Devletin 'Git doktoranı yap gel' mantığı
öğrencilere önceden mesuliyeti vermekte. Yurt dışında doktora yapan öğrencilere
de hazır bilgilerin olduğu tezler hazırlattırılmakta (Örneğin Rusya'daki
Müslüman Türkler). İngiliz Eğitim Sistemi. İngiltere'de devlet okullarının
yanında en az onlar kadar yaygın özel okullara 7 yaşında alınır, Lise bitinceye
kadar da bu okullarda yatılı kalınır. Buradan mezun olanlar da ülkeyi yönetir.
İdarecilerin % 80 bu okullardan mezundur. Batıdaki İlmi Gelişmeler Ve Biz Bugün
Batı dünyası, Düşünce ve fikir bakımından kriz dönemi yaşamaktadır.
Bilim ve din arasındaki 150 yıllık mücadelenin artık sona erdirilmesi
gerektiği inanç ve bilginin insanın iki temel ihtiyacı olduğu hususlarında pek
çok Batıllı bilim adamı ve düşünür kampanya başlatmış bulunmakta. Oysa 1920'li
yıllarda Avrupa'da moda olmuş dinin ve inancın gereksiz ve manasız olduğunu
ileri süren 'Mantıki Pozitivizm' isimli materyalist bilim felsefesi gözlüğü ile
yıllardır Türkiye'deki Müslümanları değerlendiren bir grup aydın, özellikle
okumuş insanların dine alaka duymaya başlamasını ve dindarlaşmasını mantıki
pozitivizm felsefesi çerçevesinde anlamıyorlar. Gerçekte mantıki pozitivizm
Hristiyanlığa karşı bir cevaptır. Oysa bizim aydınımız Batıda Hristiyanlık için
verilen hükümleri, memleketimizde İslamiyet üzerinde infaz ettiler. Batının
Bilim ve Teknolojideki seviyesine niçin ulaşamıyoruz? Yaklaşık 150 yıldır Batı'
ile sıkı bir alış veriş içinde bulunuyoruz. Bizim toplumumuzda Batıdaki gibi
sosyal değişimlere bağlı olarak halkın yapısına uygun kurulmuş ve oturmuş
müesseseler mevcut değil. Batının üniversitelerinde memleketimizin ve
üniversilerimizin ihtiyaç duydukları konularda, ama çok plansız şekilde küçük
bir noktada, kompleks ve pahalı teknoloji ve laboratuar cihazlarını kullanarak,
akademik kariyerini tamamlamakta ve ülkemize -eğer vatanperver ise- geri
dönmektedir. Göreve başladıktan sonra, Batıda başarılı sonuçlar elde ettiği
sistemi, ortamı ve ilmi araştırma atmosferini bulamamakta; üç beş yıl içinde araştırma,
okuma aşk ve şevkini kaybederek rutin şekilde dersini veren sisteme adapte
olmuş biri veya o üniversiteyi terk edip zengin olma yollarını araştırmaktadır.
MUCİD YETİŞTİRMENİN ÖNEMİ
Durmadan ortaya çıkan yeni problemler karşısında, milletin, hürriyet, refah
ve saadetlerini sürdürebilmesi mucid ruhlu insanların yetiştirilmesine
bağlıdır. Bilim, teknik ve ekonomide büyük ilerlemelerin hayal gücüne ve üstün
zeka, hızlı problem çözme gibi zihni kabiliyetlerin eseri olduğunu çok önceden
fark eden bu ülkelerin bilim ve fikir adamları yıllardan beri araştırma
yapmaktadırlar. Bu düşüncelerin akis uyandıracağı anlaşılabileceği çeşitli
mesleklerden bir aydın grubuna sahip olmaları da onlar için ayrı bir talih
olmuştur. Zaten Almanların 41, Amerikalıların 40, İngilizlerin 32 Nobel
mükafatı kazanmalarına karşılık, Müslümanların bir tane bile Nobel Ödülü
yoktur. Dünyanın Dahi Yetiştiren Merkezleri 20-30 yıldır 'yüksek zeka ve
mucitlik testleri' geliştirerek toplumlarını testlerle sistematik olarak
tarayan İsrail, Çin, eski Sovyetler Birliği ve A.B.D. üstün zekalıların eğitimi
için özel okullar ve üniversiteler tesis etmiştir. Mesela İsrail'in (Cudin
şehrinde 'Ofek' isimli özel bir dahi okulu vardır. Bu okulun öğrencilerinden
'Dan Glük' 5 yaşında iken İsrail hükümetine yazdığı bir mektupta Filistin
meselesinin çözümü için ayrıntılı bir barış planı hazırlayıp teklif etmişti.
Okulun en başarılı öğrencisi olan Dan Glük'e geleceğin Einstein'i olarak
bakılmaktadır. Novossibirsk'te dahilerin eğitimini profesörlerin üstlendiği
Sovyetler Birliği'nin açtığı dahi okulunun eğitim süresi 3 yıldır. Mucidler
Nasıl Keşfedilir? Mucidliğin temel işleme mekanizması olan diverjant düşünce,
mevcut bilgiye dayanılarak yeni orijinal değişik alternatif ve çözümler
üretilmesinde iş görüşü mucidliği ölçen geliştirilmiş özel testlerle mucidler
keşfedilir; I.Q. testi ile zeka seviyesi ölçülür. Mucid kimseler, teknik
konularda daha çok okurlar. Kendi uzmanlıklarının farklı alanlarıyla ilgili
mesleki litaratüre aşırı ilgi duyarlar. Gençliklerinde çok şey okumuşlardır.
Kendilerine ait şahsi dökümantasyon çalışmaları vardır. Mucid Şahsiyetlerin
Vasıfları Mucidlerin gruplandırılmış vasıflarının bazıları: Kararlarında
bağımsız, egosu kuvvetli, enaniyetli, kendine güvenen, dediği dedik, herşeyi
kolay kolay kabul etmeyen: ferdiyetçi tiplerdir. Şevkli, istekli, hırslı, kendi
kendine öğrenebilen, ırarlı ve çalışkandır. Güzel değerlendimeler yapabilen,
analiz ve sentez güçleri kuvvetli, anlayışlı ve kavrayışlı, yüksek
muhakemelidirler. Bunlar 'ben merkezli' olmalarından dolayı kolayca kayıp
sapabilmektedirler.
EĞİTİM NASIL OLMALI
İsteklerin Tatmin Edilme Sürecinde Eğitimin Önem İnsanın çevresine karşı
organik ve sosyal intibakının şeklini istek, hedef, engel arasındaki karşılıklı
münasebetler belirler. Bunun için başta isteği değerlendirmek, onun önemini ve
karmaşıklığını fark edebilmektir. Problem çözme ile ilgili vakaları öğrenmesi
problem çözmeyi kolaylaştırmaktadır. 'Karar vermeden önce düşün, sonra kararını
ver' tembihi gözönüne alınarak istekleri yerine getirmeden önce, o istekle
alakalı bütün malumatları gözden geçirmeli, varsa tecrübeleri dinlemeli ve
diğer ihtimalleri düşünüp tartmalı ve ona göre, o isteği yerine getirip
getiremeyeceğine karar vermeli. Eğitimde Öğrenci Boyutunun İlk Sıraya
Konmasının Önemi Eğitim ve öğretim müfredatları öğrenci boyutu vurgulanarak
hazırlanır. Öğrencinin yaşı, çevresi, ilgi alanları bu sistemde önemlidir.
Öğrenciye verilecek bilgiler, öğrencinin daha önceki eğitimine, nasıl
yetiştiğine ve onun şartlarına uygun hazırlanır. Kısaca öğrenci merkezli bir
eğitimde, öğrenci sistemin temelidir. Öğrenmede Alternatif bir metod: Grup
çalışması Grup çalışması ile sıcak bir atmosferde; anlatırken öğrenme, dinlerken
öğrenme, tartışırken öğrenme, soru-cevap tarzında öğrenme, gibi çok geniş
imkanlar ortaya çıkmaktadır. Böylece öğrenciyle birlikte mücadele etme,
birlikte başarma birlikte sevinme, kısacası 'Biz' olma duygusunu kazandırma
fırsatı verir. Okuma-Yazma Ve Sözlü Anlatımın Geliştirilmesi Öğrencilerin
duygularını, izlenimlerini, tecrübelerini şiir, hikaye fıkra türlerinde dile
getirebilip yayınlayabilecekleri bir okul gazetesi çıkartma, öğrenci odaklı
eğitimin uygulamasına bir model olabilir. Bu tür faaliyetler hem öğrencinin
aktif atılımını sağlayarak kritik düşünmeyi pekiştirecek, hem de dili güzel bir
biçimde kullanmasını sağlayacaktır.
Eğitimde Yabancı Dilin Önemi Birçok sahada ortaya çıkan yenilikleri
izleyebilme ya da diğer toplumlara aktarabilme, böylece yaşadığı çağı
kavrayabilme bugünün insanı için önemli bir ihtiyaçtır. İlkönce hangi alanlarda
ne tür bir yabancı dile gerek duyulduğunu belirledikten sonra, bu dillerin,
kullanımında hangi kabiliyetlere ne seviyede öncelik verileceği
kararlaştırılmalıdır. Eğitimde Kitle İletişim Araçlarının Önemi Kitle iletişim
araçlarının kullanıldığı eğitim-öğretim ortamında çocuk ve gençler kendi
hızları içinde kendi ilgi ve kabiliyetlerine uygun konuları, kendi çabası ve
öğretmenin rehberliği ile öğrenme fırsatına sahip olacaktır. Bilgisayar
Destekli Eğitim Multimedia ürünlerinin kullanılmasında elde edilen netice
şudur: Alışılagelmiş öğretim metodlarına (kitap ve tahta) kıyasen kişiyi daha
uzun süreli ve derin bir alakayla mevzua yönlendirmesidir. Ayrıca kişi daha
uzun süreli anlaşılmış, sindirilmiş bilgiye sahip olmanın yanında, bilginin
nasıl, nerede kullanabileceği hususunda tecrübe kazanır. Öğrencinin
bilgisayarla etkileşim içine girmesi, deneme ve yanılma yoluyla öğrenciye geri
besleme sağlanması: Yüksek işlem hızı sayesinde birçok benzetmeye açık olması
özellikle gerçek hayatta bile yapılamayacak veya tehlikeli olacak olayları bir
anda yapması ve gözlem imkanını sağlaması, görüntüleri istenen hızda ve sırada
kompoze ederek kullanabilmeyi mümkün kılmaktadır.