Genel Değerlendirme:
Batı eğitim sistemleriyle mukayeseli olarak İslam eğitim sisteminin temel
prensiplerini araştıran bir kitap. Eğitimin tarifinden yola çıkarak, psikoloji
ve eğitim, sosyoloji ve eğitim, ahlak ve eğitim, felsefe ve eğitim vb. konulara
değinerek batılı eğitim anlayışını ve sonunda ise İslam'ın eğitim anlayışını,
hareket noktası ve prensiplerini açıklayan bir kitap.
1.TARİFİ
Toplumların ve insan zekasının gelişmesi ile ilimler de sayı ve
hacim bakımından gelişmiştir. Sosyal ilimler, toplumların gelişmesi müsbet
ilimler ise zeka gelişmesinin ürünleridir. Bütün bunların kaynaklandığı bir
nokta vardır. Oda eğitimdir. Yirminci asırda, insanı geçmişteki gibi tesadüfi
bir eğitime terketmek imkansızdır. Belli sistemler ve belli kurallar
doğrultusunda onu, zamanın icaplarına göre yeniden eğitmek gereklidir. Din bir
eğitim istemi olduğuna göre o bile toplumun ve insan şahsiyetinin gelişimine
paralel olarak yenilenmiştir. İslam'a kadar bütün dinler, insanın çocukluk
dönemindeki eğitimi andırır. İnsan olgunlaşınca artık kendi kendini eğitebilir.
İnsan zekası ve aklı, gerideki İslam'ın ilkelerinden faydalanacak olgunluğa
gelmiştir. Bunun için yeni bir dine ihtiyaç yoktur. Eğitim belli kurallar ve
ebediyen değişmeyecek prensiplere ulaşmıştır. Ama, insan her zaman, biyolojik
ve psikolojik yapısı gereği eğitime muhtaçtır. Eğer insan, hayvan gibi doğuştan
bütün organ ve kabiliyetlerini kullanabilseydi, eğitime ihtiyaç olmayacaktı.
Oysa ki; insan, doğuştan ne bedeni ne de manevi güçlerini kullanmaya müsait
değildir. Eğitim, onun bu eksikliğini tamamlamaktadır. Bu bakımdan eğitim,
bağımsız bir ilim olma yolunda büyük mesafeler almıştır. Çünkü o, yerini insan
hayatında bulmuş, hammadde olarak insanı ele almış ve genel prensiplerine
kavuşmuş durumdadır. Yani, artık eğitim kendi konu ve kanunlarını koyarak,
ilimler arasında yerini almakta yeterince mesafe kaydetti. "İnsan hazır
olmayan ham kabiliyetlerle dünyaya geldiği için, hayatın sonuna kadar bir
öğrenci, bir çırak olarak kalıyor. Bunun için insanın eğitime, eğilmeye
ihtiyacı vardır."İnsan ancak eğitim sayesinde insan olabilir; insan
eğitimin meydana getirdiğinden başka birşey değildir. İnsan kendi
kabiliyetlerini kendi kendine geliştirme yeteneğine sahip değildir. Onların
gelişmesi için eğitime muhtaçtır. Çünkü kabiliyetler öğrenimle gelişir. İnsan
bu yönü ile başkalarının yardımına her zaman muhtaçtır. İşte eğitim bu
ihtiyaçta temelini kurar. "O, öğrenmesinde daima bir çırak olarak kalır.
Bunun için insan, hayatının sonuna kadar öğrenmek, kendisinin ve başkasının
tecrübelerini toplamak, onları değerlendirmek onlardan faydalanmak zorunda olan
bir varlıktır." Oysa ki hayvanın; kendisinden yaşlı olanlarından birşeyler
öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Kendisine has faaliyetleri yapmak için doğuştan
yeteneklidir. Onun bir önceki neslinden alacağı bir kültür hazinesi olmadığı
gibi kendinden sonrakine bırakacağı birşeyi de yoktur. İnsanın, yaratılış
gayesini öğrenmesi, bu gayenin uğruna yola çıkması ve ona ulaşması için eğitime
ihtiyacı vardır. Onun için, İmam Azam eğitimi, "İnsan şahsiyetini yıkan ve
yapan şeylerin bilinmesidir." diye tanımlamaktadır. Eğitim, süreç
bakımından da tanımlanır. Zira, eğitim bir anda gerçekleşemez. İnsan tabiatı
buna müsait değildir. Öyle ise, eğitim, insan açısından bakıp tanımlanınca;
"Bir şeyi kademe kademe, tedric ile kemaline erişmektir." Eğitim,
karşılıklı etkileşim açısından da tanımlanabilir. Eğer cemiyetle insan, insanla
insan, tabiatla insan arasında etkileşim olmasaydı eğitimden bahsedilemezdi.
Adem(AS)'ın yaratılış vakasında, Allah'a şeytan arasında geçen konuşmaya
"eğitim etkileşimi" yönünden bakarsak, dinlerin insanları kötü
etkilerden kurtarmak için geldiğini görürüz: "Ey Rabbim! O halde
dirilecekleri güne kadar beni geri bırak"(Sad, 38/79) "Buyurdu: Haydi
geri bırakılanlardansın, katımda belli olan kıyamet gününe kadar."(Sad
38/80-81) "Öyle ise, izzet ve kudretine yemin ederim ki, onların hepsini
azdıracağım. Ancak içlerinden ihlas sahibi kulların müstesna."(Sad,38/82-83)
Gerçekten eğitilmiş, şahsiyeti sağlam olan ihlaslı kişilere şeytanın bir etkisi
olmamaktadır. Din, insanı, menfi yönden etkilenmez (veya çok az etkilenir) hale
getirinceye kadar etkiler. Artık o insan, cemiyetin, diğer insanların ya da
şeytanın elinde cansız oyuncak gibi değildir. Eğitimin etkileme faaliyetinin
nihai gayesi, etkilenmeyen insanı yetiştirmektir. "Eğitim yaşayan bir
organizmanın kendi normal çevresi ile karşılıklı etkileşimi denen tecrübeye
muadildir." "Eğitim hem gaye hem de vasıtadır. İnsanı geliştirmeyi
hedef aldığı için gaye, bu geliştirmenin bir metodu olduğu için de
vasıtadır." Eğitimin gayesi ameldir."Eğitim gaye olarak ele
alındığında pratik uygulama göz önünde bulundurulmalıdır." Eğitim, nazari
neticeleri gaye edinen bir faaliyettir. Kant ise ,"insanı insan yapan
terbiyedir. İnsan terbiyenin meydana getirdiğinden başka birşey değildir."
demektedir.
2. PSİKOLOJİ VE EĞİTİM
Psikoloji bilgisi, hayatın her cephesini, kendimizi, diğer
insanları, çocukları daha iyi anlamak ve durmadan değişen muhit şartlarına daha
iyi uymak, diğer insanlarla olan münasebetlerimizden doğan güç ve çeşitli
problemleri daha iyi çözebilmek için yardım eder. Psikolojik yönden eğitimin
tanımını yaparsak: "Kontrol altına alınmış çevrede temelli olarak insanın
gelişmesidir." diyebiliriz.
3. BİYOLOJİ VE EĞİTİM
İnsanın psikolojik yapısı biyolojik yapısı ile aynı paralelde
gelişmektedir. İnsanın biyolojik gelişimi, insanın psikolojik yapısının hangi
noktasını etkiliyorsa, eğitimle biyoloji orada birleşmektedir. "Madem ki
ruh ve zihin gelişmesi esas itibariyle biyolojik kanunlara bağlıdır, şu halde
pedagojinin ilmi temelini, biyoloji teşkil edebilir." Öğrenimin, biyolojik
büyüme ile yakinen alakası vardır. "Yusuf tam kemal çağına varınca,
kendisine hikmet ve ilim verdik."(Yusuf,12/22) "Musa, tam kemal
çağına erip de dengini bulunca, biz ona peygamberlik ve ilim
verdik."(Kasas,28/14) İslam, insanın biyolojik büyümesi ile, zihni eğitim
arasında menfi yönde bir irtibat da kurar. Yaşamanın insan hafızasındaki
gerilemedeki bağını gösterir. "Bununla beraber, içinizden kimi
öldürülüyor, kimi de önceki bilgisinden sonra, hiçbirşey bilmemek üzere,
kuvvetten düşürülüp ihtiyarlık haline çevriliyor."(Hac,22/5),"Kimin
ömrünü uzatırsak onu yaratılış bakımından azaltırız."(Yasin,36/68)
Biyolojik büyüme öğretimi o kadar etkiler ki, belli bir yaşa kadar neyin ve
nasıl öğretileceğini tayin eder. Peygamberimiz biyolojik gelişme ile eğitim
arasındaki ilişkiyi gayet iyi görerek "Çocuklara yedi yaşında namaz
kılmayı öğretin. On yaşında kılmazlarsa dövün."(Ebu Davud) buyurmuşlardır.
Biyolojik büyüme ile eğitim arasındaki bağı ilk teşhis eden İslamdır. Daha
sonraları Batı dünyasında bu alanda çalışmalar görüldü. Amerika'da Stanly Hall,
William James, H.S. Jennigs bu cereyanın mümessilidirler, İngiltere'de ise
Perry Nunn'un pedagojisi, biyolojik görüşlerin tamamen tesirleri altındadır.
Almanya'da Wilhelm Preyer, Hugo Goring, Ewald Hanfe, Arthur Schulz, A.W. Lay
Herman Lietz gibi eğitimciler buna örnek olarak gösterilebilir.
"Terbiyenin bir de münferit insan üzerinde cereyan eden şekli vardır.
Doğumla başlayan ölümle biten her hayat muayyen gelişme ile safhalarına,
kanunlarına malik olduğu için terbiye, bu gelişme ile yakından ilgilenmek onun
kaide ve kanunlarına uymak zorundadır."
4. SOSYOLOJİ VE EĞİTİM
Sosyoloji bir cemiyet ilmi olduğuna göre, eğitimle ilgilenmemesine
imkan yoktur. Cemiyetin kendisi bir eğitimcidir. Biz farkına varmadan cemiyetin
damgasını taşırız. Doğuşumuzla, örf, adet, lisan gibi kültür müesseselerini
toplumda hazır buluruz. Konuşmamızdaki kelimeleri, toplumun bir hücresi olan
aile bize öğretir. Sosyoloji, eğitimin amaçlarında yerine göre değişiklik
olacağını ortaya koyar. Bununla beraber, sosyoloji eğitimin değişmeyen
amaçlarını da göstermektedir. "Şüphesiz eğitim her yer ve zaman için
değişmeyen amacı, toplumsal mirası bir kuşaktan diğerine iletmek
olmuştur." Eğitimin bir de eleme görevi vardır. Emanetin ehline verilmesi
için, kabiliyetli ile kabiliyetsiz, bilenle bilmeyen ayrılmalıdır. "Eğitim
sistemi bütün nüfus içinde, daha yetenekli kişilerin seçilip ayrılmasını
sağlayan faaliyetin merkezidir." Ayrıca, eğitimin ekonomik görevi de
vardır. Vasıflı işçi yetiştirmek, eğitilmiş insan gücünü temin etmek, günümüzün
ekonomik hayatı için geçerlidir. Eğitim bu görevi karşılamalıdır. "Eğitim
genel veya mesleki bir yetiştirme ile bizi hayatımızı kazanacak bir duruma
getirmelidir, bizi insanları ve kainatı tanıtmalıdır; tamamen gelişmiş fertler
haline gelmemize bize yardım etmelidir. " Sosyolojik açıdan eğitimin saklı
görevlerinden biri de dost edinmektir. İnsanların manevi kardeş olması,
toplumun mutlu bir hayat yaşaması için gereklidir. Bütün dini meseleler bu
kardeşliğin üzerine kurulur. İslam bir yönü ile eğitim sistemidir. Onun da en
önemli vazifelerinden biri, eğittiği kişileri kardeş haline getirmektir.
Kalplerin kaynaşması, kaynaşan kalplerin kardeş olması İslami eğitimin en
önemli gayesini teşkil eder. "Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak
Allah sana kafidir. O'dur seni yardımıyla ve mü'minlerle kuvvetlendiren."(Enfal,8/62)
"Ve kalplerin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa
harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat onların kalplerini
sevgi ile birleştirdi.."(Enfal,8/63)"Mü'minler ancak kardeştirler. Onun
için iki kardeşinizin arasını düzeltin."(Hucurat,49/10) Sosyolojik açıdan
bakınca eğitim şöyle tarif edilir: "Tabiatın sosyal müesseselerin ve diğer
insanların bizim zeka ve irademiz üzerine icra ettikleri tesirlerden
ibarettir."
5.FENOMENOLOJİ VE EĞİTİM
6. DEĞERLER İLMİ VE EĞİTİM
7. AHLAK VE EĞİTİM
Ahlak ilmi neyin iyi neyin kötü olduğunu ortaya koyar. İyi bize göre mi yoksa
bizim dışımızdaki bir varlığa göre mi tesbit edilir? Evrensel ve mutlak bir iyi
var mıdır? Hareketi yöneten nedir? Bu sorulara bakanlar, çeşitli cevaplar
aramışlardır. Ahlak üzerindeki farklı görüşler eğitime de sıçramış, eğitim
alanında da farklı uygulamalara sebep olmuştur. Mesela; ahlakın ilahi bir
kaynağa dayanmadığını ileri sürenler, eğitimin de ilahi prensiplere göre
yapılmasını kabul etmişlerdir. Görülüyor ki, eğitimle ahlak içiçedir. Ahlak,
iyiyi ve yapılması gerekeni gösterir. Eğitim de bu yönde cereyan etmesine
rağmen o aynı zamanda zihin eğitimi ile de meşgul olur. Yani eğitim daha geniş
bir alanı içine alır. Ahlak bilgi ile uğraşmaz. Öğretim tamamen eğitimin bir
cephesidir. Zihinle, ahlak değil eğitim uğraşır. Ahlak imanla da uğraşmaz.
Kalbin eğitimi de eğitimin görevidir. Demek ki, ahlak, davranış, iyi ve kötünün
ilmidir. "Eğitim geniş çapta bir ahlaki faaliyet olarak kabul edilir. Öğretmenler
daima ne söylenmesi, ne yapılması gerektiği ve öğrencilerin nasıl
davranacaklarına dikkat çekerler. Ahlak değerlerini aşılamak, ferdin ve sosyal
davranışın gelişmesi ile ilgilenirler.
" FELSEFE VE EĞİTİM "Genel felsefe, en genel ve sistematik tarzda
realiteyi bir bütün olarak izah edip anlamaya teşebbüs ettiği gibi, eğitim
felsefesi de, eğitimin gaye ve hareket tarzlarını seçmemize rehberlik eden
genel kavramlar vasıtasıyla eğitimin bütünlüğünü yorumlayarak anlamaya çalışır.
Genel felsefe, farklı bilimlerin buluşlarını tanzim ettiği gibi eğitim
felsefesi de bu buluşların eğitimle alakaları nisbetinde yorumlarını yapar.
Bilim nazariyelerinin eğitim istidlalleri ile direkt bir alakası yoktur. Onlar
ilk önce felsefi bir deneyimden geçmeksizin eğitime uygulanamazlar." Bu
izahlardan sonra diyebiliriz ki; bir eğitim felsefesi vardır. Eğitimle felsefe,
eğitim felsefesinde buluşmakta ve ortak meselelerini çözmektedirler.
"Eğitim felsefesi, eğitim meselelerinin genel felsefi nitelikte olduğu
nisbette genel felsefeye dayanır. Mevcut eğitim hareket veya fikirlerini şu
genel felsefi meseleleri tetkik etmediği müddetçe, yenileri ile kritize
edemeyiz:
1.Eğitimin önderlik etmesi gereken iyi hayatın niteliği,
2.Eğittiğimiz insan olduğu için insanın kendi tabiatı,
3.Eğitim bir içtimai ameliye olduğu için, toplumun tabiatı,
4.Bütün ilimlerin anlamaya çalıştığı, nihai realitenin özelliği.
a)Perennialism
b)Essentialism
c)Realist Eğitim
d)Progressivizm
e)İdealist Felsefe ve Eğitim
"Faşist eğitim felsefesinin idealizmle bir alakası olduğu gibi,
muhtemelen komünist felsefenin, realizmle daha yakın bir alakası vardır."
Fakat komünist felsefenin de temelinde idealizm yatar. Hegel, Marx'ı ne kadar
etkilemişse komünist felsefe de idealizme o nisbette dayanır. Fakat biz buna, maddeci
idealizm diyoruz. Öyle ise, idealizm eğitiminin iki kısma ayrılması gereklidir.
1)Maddeci İdealizm
2)Mücerret İdealizm Komünist eğitim felsefesi idealizmden ne kadar kaçarsa, o
kadar ona yaklaşıyor. "Komünizmin ilk teorisyeni olan Marx, kendi
sistemindeki fikir tohumlarından dolayı, idealisti olan Hegel'e minnettardır.
Fakat komünizmin bazı doktrinleri kesinlikle realistliktir."
6)Komünist Eğitim Felsefesi
Komünizmin felsefesi, nasıl ki ekonomiyi merkeze alıp, diğer
müesseseleri onun üzerine bina ediyorsa, başka bir deyimle, ekonomi alt yapıyı,
din ahlak, hukuk, sanat ve eğitim gibi müesseseler üst yapıyı teşkil ediyor.
Alt yapıda meydana gelen değişmeler üst yapıyı da etkiliyor. Böylece eğitim de
ekonomiye göre şekil almaktadır. Fiziki çevrenin, öğrenciyi etkileyen en önemli
yönü ekonomidir. Komünist felsefenin ana ilkesi, maddi üretim şekli, sosyal ve
siyasi müesseselerin niteliğini tayin etme meselesidir. Eğer insan, kurduğu
müesseselerin, saf aklın mahsulleri olduğuna inanırsa aldanır. Binaenaleyh, komünist,
İyi şeylerin değeri onlara harcanan emekle ölçüleceğine inandığı gibi, emeğin
eğitimde önemli rol oynaması gerektiğine de inanır.
7)Maddeci İdealist Görüşün Eğitimdeki Temel Özellikleri
8)İdealist Eğitim
9)Mücerret İdealizm Eğitimi
10)Reconstructionism(Yeniden İnşacı Eğitim)
11)Faşizm
12)Demokrasi
İSLAM'DA EĞİTİM ANLAYIŞI
A-İslam'da Eğitimin Hareket Noktası Felsefi sistemlerin
anlayışlarında temel bazı ayrılıklar görülmektedir. Bu ayrılıkların en keskin
nedeni, insan aklının bir eğitim görüşü kurmakta yetersiz kalışı, hatta dünyaya
ve onun zübdesi olan insana belli bir açıdan bakıp bağımsız bir düşünceyle
inceleyememiş olmasıdır. İnsanı insanla eğitiyoruz ama, insanı yine insanın
fikirleri doğrultusunda eğitmek çok zor ve tehlikelidir. Batıda bu eğitim
görüşlerinin doğması normaldir. Zira Hıristiyan ve Yahudiliğin esasta bir
eğitim görüşü yoktur. Orada dinin dolduramadığı bu sahayı insanların fikirleri
dolduracaktı. Neticede bu böyle oldu. Bazı eğitim görüşleri merkeze çocuğu,
bazısı öğretmeni, bazısı da geçmişi almıştır. Manevi değerlere kulak
asmayanları da vardır. Hangi açıdan ele alırlarsa alsınlar, eksiktirler. Yine
onlar, düşündükleri fikirleri insana elbise gibi giydirdikleri takdirde onu
eğiteceklerini sandılar. Yani, eğitmek demek başkasının düşündüğü tarzda insanı
ele almak demektir. İnsanı, kendi psikolojik yapısına göre değil, başkasının
istediği tarzda eğitmek istediler. Kendi metodlarımızla insan psikolojisini
incelediğimizde onu bazı şartlar altında gözleyebiliyoruz. Bu metodla hiçbir etki
altında kalmadan, insan şahsiyetindeki temel taşları tesbit etmemiz
imkansızdır. En iyi tetkik veya gözlem, insan şahsiyeti fıtrat halinde iken
onun özelliklerini tesbit etmektir. Çeşitli olay ve tutumlara karşı
tavırlarıyla onun gerçek bilgisine ulaşamayız. Onu bizim elimizde değil,
Allah'ın iradesinde tanımalıyız. İnsan psikolojisini coğrafi, sosyal ve
iktisadi şartlar altında inceleme yerine, ilahi fıtrat düzeyinde incelememiz
gerekir. En üst eğitici ("Rab" eğitici manasına gelir.) Allah olduğuna
göre, insan psikolojisini de en iyi bilen O'dur. İnsan şahsiyetindeki temel
özellikleri en iyi bilen O'dur. İnsanı neyin nasıl motive ettiğini en iyi bilen
onu yaratandır. "Andolsun Biz insanı yarattık ve nefsinin ona ne vermek
istediğini de biliriz, biz ona şah damarından daha yakınız."(Kaf,50/16)
İnsanın eğitilebilmesi için nefsindeki özelliklerin anlaşılması zaruridir.
Madem ki; eğitim, insan üzerinde bir tasarruftur. Öyleyse bu tasarruf, bilmeden
yapılmaz. İnsan, insan elinde bir oyuncak olmaktan çıkması için onu iyi
tanımalıyız. Onun şahsiyetindeki ilahi unsurları zedelemeden, birini diğerine
kurban etmeden eğitebilmemiz için onu iyi bilmeliyiz. Görülüyor ki İslam,
eğitimi insan fıtratı (tabiatı) üzerine bina etmektedir. Eğitim ilkelerini o
fıtratın niteliğine göre koymaktadır: "Bir insanın iyisini kötüsünü
bırakıp, onun şahsiyetinin aslına nüfuz etmek lazımdır ki, bakalım o kimsenin
nasıl bir cevher ve özü vardır, anlaşılsın. İşte görmek ve bilmek böyle
olur." ( Mevlânâ - fihi mafih) İnsanın insana vereceği özelliklerin iğreti
olduğunu, bu vasıfların aslî vasıflar olmadığını ileri süren Mevlânâ:
"Birini iyice görmek ve her insanda iğreti olarak bulunan iyi ve kötü
sıfatlardan geçerek özüne varmak ve iyiden iyiye görmek lazımdır. İnsanların
birbirine verdikleri bu vasıflar onların alî vasıfları değildir." 1. İslam
Eğitiminin Tarifi: İslamî eğitim, insan hayatında takip edeceği yolu, nazari
olarak çizip hayata uygulamak, nasıl hareket edeceğini göstermektir. Bu manada
''Rab'' yaratanın, yaratığına doğru yolu göstermesi (irşad, ihda) demektir:
''Firavun şöyle dedi: O halde sizin Rabbiniz kimdir; Ey Musa? Musa: Bizim
Rabbimiz, herşeye suret ve şeklini veren, sonra da yolu gösterendir, dedi''
(Tâhâ 20/49-50). Eğitimi, peygamber düzeyinde ele aldığımızda da, ''tebliğ''
etmek manasına gelir. Böylece öğretim de eğitim içine girmektedir. Tebliğ, hem
eğitimi hem de öğretimi içine alır. Mâverdî, eğitimi ele alınca insanın aklıyla
şahsiyetini düşünmektedir. "Eğitim bir direktir. Allah onunla akılları
kuvvetlendirir. Bir süstür, nesebi kaybolmuş olanları Allah onunla
süsler." Bir taraftan insanın istidat ve kabiliyetlerini kuvvetlendiren,
bir yönden de insanın pespayeliklerini örten bir süs olur. 2.İslam Eğitiminin
Hareket Noktası: Genel olarak İslam insanın doğuştan iyi olduğunu kabul eder.
Bozulma sonradandır. "Biz, gerçekten insanı en güzel biçimde
yarattık." (Tîn - 95/4) Aslı güzel olan, insanı hayrete düşüren bir
biyolojik yapı ve bu yapının içinde esrarengiz bir manevi ilme sahip insanın
eğitime müsait olması, fıtratının gereğidir. Hristiyanların belirttiği gibi,
insan doğuştan günahkar değildir. Bozulma insanda fıtri değil, arızidir.
"Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik." (Tîn - 95/5) insan iyidir
ki eğitilmeye müsaittir. Bu eğitimin gerçekleşmesi, için dinler gelmiştir. Eğer
insan eğitilmeye müsait olmasaydı, peygamberler gibi eğiticilere ihtiyaç
kalmayacaktı. İnsan yaratılışı gereği fiillerini, huylarını iyileştirmek, doğru
olanı yanlış olandan ayırt etmek veya bunları bozmak, yeteneği ve kabiliyeti
üzerine yaratılmıştır.
3.İNSAN FITRATININ ÖZELLİKLERİ:
1. Hakimiyet-bozmak-savaşmak
2. Nankörlük
3. Cahillik
4. Zalimlik (yanlış yapma)
5. Azgınlık (tepki gösterme)
6. Kıskançlık (hırs, tamah)
7. Zayıflık (acz)
8. Cimrilik
9. Sevgi
10. Acelecilik
11. Mücadele
12. Korku
13. Cinsel arzu
14. İnanma
B-İslam Eğitiminin Prensipleri
1. İrsiyet prensibi
2. Çevre prensibi
3. Hürriyet prensibi
4. Tekamül prensibi
Bunlar bir yetişkinde bulunursa veli olur:
a)Çocuklar kendi maişetlerini merak etmezler.
b)Hastalandıklarında Yaratıcı'dan şikayette bulunmazlar.
c)Yiyeceklerini diğerleriyle paylaşırlar.
d)Münakaşa ettiklerinde kin beslemezler. Barışmak için can atarlar.
e)Korktuklarında gözlerinden yaşlar akar.
C-İslami Eğitim Metodları
İslami eğitim metodları, bir bütün olarak insan şahsiyetine
uygundur. Yani metodlar insan yapısına göre vaz edilir. Ölçü, insanın
yapısıdır. Metod olarak lüzumsuz ve yüzeyde olan şeylerle uğraşmaz. Metodun
esaslarını, insan davranışını idare eden merkezlere göre koyar. İslamın eğitim
metodları, yalnız öğretim metodları değildir. O yalnız zihni doyurmak istemez.
Çünkü yalnız zihni ele alarak yapılacak eğitim tek yönlü ve eksiktir. Bu
yönüyle batı eğitim sisteminden ayrılır. Çünkü onlar eğitimi fayda ve maddeci
yönde uygulamaktadırlar. Fayda ile madde arasındaki münasebeti dikkate
alıyorlar. Oysa, faydanın bir de mana ile alakası vardır.
4-ZİHİN EĞİTİMİ VE DAVRANIŞLAR
İnsan davranışlarını yöneten merkezleri dikkate
alınca, İslam eğitim metodlarını ilk planda üçe ayıracağız:
I. Zihni Eğitim Metodları
1. Bilginin kaynağı
2. Bilginin sınırı
3. Metodların uygulanması
a- İç gözlem
b- Dış gözlem
c- Kıssa ile eğitme
d- Sebep-sonuç ilişkisi
e- Misal ve benzetmelerle bilgi verme
f- Düşünceyi harekete getirecek zihni eğitme
g- Tedrici eğitim
h- İsticvab usulü
i- Zihni eğitmede ilahi irade
j- Ana lisanla öğretim
II. Kalbin Eğitim Yolları
1. Kalbi bilgiyle eğitme usulü
2. Kalpteki inanma duygusunu eğitme usulü
3. Korku ve ümit duygusunu eğiterek kalbi eğitme usulü
4. Ekonomik usulde kalbi eğitme
5. Kalbi uyanık tutarak eğitme usulü (Kalp eğitimi ve davranışlar)
III.Nefsi Eğitme Yolları
1. İç gözlem (nefsi bilme- tanıma)
2. Kendi kusurlarını tesbit etmek
3. Haya duygusunu çalıştırarak nefsi eğitme
4. Ekonomik usulle nefsi eğitme
5. Mücadele metoduyla nefsi eğitme
6. Nefsin güçlerini mevcut ideallere yöneltme metodu
7. Tezkiye ile nefsi eğitme
D.İslam Eğitiminin Gayeleri
İslam eğitiminin prensip ve usulleri belli hedeflere ulaşmak için uygulanır. Bu
hedefler olmasaydı, eğitimciler planlama ve uygulama zahmetlerine
katlanmazlardı. Eğitimin başlangıcında bu gayeler beklenti halindedir. Eğitimin
tamamlanması ile bu hedeflere ulaşılır. Hedeflere ulaşılmış ise eğitimin konusu
olan insan devamlı üreme halinde olduğu için eğitimde de bir devamlılık vardır.
Kur'an-ı Kerim'e bakarsak, peygamberlerin dini eğitimlerini gerçekleştirmek
için çektikleri zahmetler bu gayelere ulaşmak içindir. Allah, peygamberlerine
bu zahmeti onların uğruna çektirmiştir. Demek ki, mücadeleler gayeleri ile büyürler.
Bütün eğitim faaliyetleri beklentilerini gerçekleştirmek için büyük zahmetlere
katlanırlar.
I. İslam eğitiminin kısa vadeli gayeleri:
1. İnsandaki gizli güçlerin ortaya çıkarılması
2. Günlük ihtiyaçlarını giderme
3. İyi insan yetiştirmek
4. İnsanları istikamette tutmak
5. Karanlıktan aydınlığa çıkarmak
6. Sözle davranışı birleştirmek
7. Taklidi kaldırmak
8. Evrensel ahlak
9. Tevhid II. İslam eğitiminin uzun vadeli gayesi