Genel Değerlendirme:
Öğretmen olabilmek için gerekli bilgiler anlatılıyor. Öğretmen-öğrenci
ilişkileri, ortaya çıkabilecek sorunlar, çözüm yöntemleri, sorunları çıkmadan
önlemek, etkin dinleme ve yararları, sınıfta tartışma, öğrenci-veli,
veli-öğretmen ilişkileri kapsamlı olarak inceleniyor.
1- ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ
Öğretme evrensel bir uğraştır. Herkes birbirine birşeyler öğretir.
Bu kitap, "öğretme"nin nasıl daha etkili yapılacağını, öğrencilerin
bilgilendirilip, olgunlaştırılırken çatışmaları azaltıp sistemin süresinin
nasıl artırılacağını anlatıyor. "Etnik öğretmenlik eğitimi" kısaca
EÖE profesyoneller için hazırlanmıştır, ama öğreten herkesin etkisini
arttıracak niteliktedir. Öğretme-Öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için
öğreten ve öğrenen arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. İşte bu
kitapta öğretmenin söz konusu bağlantıları sağlayabilmesine yarayacak iletişim
becerilerini ele alır. Amaç, öğrencilerin büyümesi ve gelişmesidir, fakat birçok
öğretmen tarafından kullanılan ve okul idaresi tarafından salık verilen öğretme
yöntemleri öğrencilerin bağımlı, gelişmemiş ve çocuksu kalmalarını sağlamaktan
ileri gitmez. EÖE'de bütün bunların çözümünü bulacaksınız.
2- ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ İÇİN ETKİLİ BİR
MODEL
Öğretmenler okuldaki v öğrencilerdeki problemlerden dolayı hayal
kırıklığına uğrayabilir ya da problemin çözümünde başarısız görülebilir.
Yapılan araştırmalara göre, onların başarısız olmadığını, tersine çoğunun
öğretmenlik hakkında çok şey bildiği fakat bunu uygulamak için yeterli
fırsatları bulamadığını göstermektedir. İyi öğretmen tanımları genelde çok kişi
tarafından kabul edilmiş yaygın inançlara dayanır. Misaller: 1. İyi öğretmen
sakindir, telaşlanmaz, sinirlenmez, soğuk kanlıdır. 2. İyi öğretmen önyargılı
ve yanlı değildir, öğrencilere eşit davranır. 3. İyi öğretmen her şeyden önce
tutarlıdır. Değişmez, unutulmaz, hata yapmaz. 4. İyi öğretmen her sorunun
cevabını bilir. İşte bir öğretmen kendisini bu yaygın inanç modellerine göre
değerlendirir ve kendisini başarısız kabul eder. EÖE'nde tuzaklardan kurtulup,
durum ne olursa olsun gerçek bir kişi olarak davranmayı ve gerçek kendiniz
olmayı göreceksiniz. Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişki, 1. Açıklık 2.
Önemsenmek 3. Birbirine ihtiyaç duymak 4. Birbirinden ayrı olmak 5.
İhtiyaçlarını karşılıklı olarak giderebilmek Özelliklerini içerirse, iyi bir
öğretmen-öğrenci ilişkisi kurulmuş demektir.
KABUL EDİLEBİLİRLİK
Öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, öğretmenlerin öğrencilerin
davranışlarını kabul edip etmemeleri çok önemlidir. Kabul çizgisi değişkendir
ve üç sebebi vardır. 1. Öğretmendeki değişiklikler, 2. Öğrencideki
değişiklikler 3. Durum ve çevredeki değişiklikler, Öğrenci davranışların kabul
edilebilir ve edilemez davranışlar arasındaki ayrım, ilişkilerde ortaya çıkacak
meselelerin, öğretmenler tarafından halledilmesine yardımcı olacaktır. Fakat
burada öğretmen-öğrenci ilişkisine ortaya çıkan sorun kime ait olduğunun
çözülmesi gerekir. Öğretmenler kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen, öğrencinin
özel sorunları ile; doğrudan ilgilendiren sorunları ayırt etmelidir. Çünkü
öğretmen sorun kendisine şu soruları sorabilir; - Bu davranış benim üzerimde
gerçek müşahhas bir etki yapmıyor mu? - Olumsuz etkilendiğim için mi bu
davranışı kabul edemiyorum? - Yoksa yalnızca öğrencinin değişik davranmasını
benim düşündüğüm şekilde hissetmesini istediğim için mi kabul edemiyorum? Son
soruya cevap evet ise sorun öğrencinindir; eğer bir önce ki cevap evet ise
sorun öğretmenindir. Öğrencilerin okuldan kaynaklanan ya da kaynaklanmayan
birçok sorunları da vardır ve bu sorunlarla başetmeye çalışırlar. Çünkü,
öğretme-öğrenme yalnız ilişkinin sorun-yok bölgesinde etkili olabilir.
Öğrencinin sorunu Öğretme-öğrenme alanı (sorun yok) Öğretmenin sorunu
3- ÖĞRENCİLERİN SORUNLARI OLDUĞUNDA ÖĞRETMENLER
NE YAPABİLİR?
Birçok öğretmenin iki ortak şikayeti vardır; yardımcı olmakta
yetersiz kalışları ve yardım için el uzattıklarında geri çevrilmeleri.
Öğretmenler, sorun ortaya çıkınca, sorunları nasıl etkili bir biçimde tepki
göstereceklerini bilemediklerinden yardımcı olamazlar. Öğretmen, öğrencinin
davranışının kabul edilemez olduğu mesajını verir, onun değişmesini, sanki
sorunu yokmuş gibi davranmasın ve sorunu ne olursa olsun onu bir kenara
bırakmasını ister. Öğretmen bu yaklaşım diline EÖE'de "Kabul etmeme
dili" denir. Kabul Etmeme Dili = İletişimin On İki Engeli Bunlar
öğrencinin öğrenmesini engelleyen sorunları çözmesinde gerekli olan iki yönlü
iletişimi yavaşlatır, engeller ya da bütünüyle yok eder.
1. Emir vermek yönlendirmek, 2. Uyarmak gözdağı vermek,
3. Ahlak dersi vermek,
4. Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek,
5. Öğretme, nutuk çekmek, mantıklı düşünceler önermek,
6. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşüncede olmamak,
7. Ad takmak, alay etmek,
8. Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak,
9. Övmek, aynı düşüncede olmak, olumlu değerlendirme yapmak,
10. Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak,
11. Soru sormak, sınamak, sorguya çekmek, çapraz sorgulamak,
12. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, şakacı davranmak, konuyu saptırmak.
Üç Yaygın Yanlış Anlama EÖE kurslarında tartışmalar üç temel sorunda
yoğunlaşıyor:
1. Gerçekleri söylemenin, öğüt vermenin ve açıklamanın nesi yanlış? (Öğretmenin
asıl vazifesi bu değil mi?)
2. Övmek ve değerlendirmek neden engel olsun? (Övme iyi davranışları
pekiştirir)
3. Soru sormak neden etkisiz kabul ediliyor? (Çünkü bu öğretmede en değerli
yollardan) Kabul Dili Neden Güçlüdür? "12 Engel" kabul etmeme
dilidir, çünkü sorunu olan kişiye, değişmesi gerektiği, sorunlu olmanın kabul
edilemeyeceğini ve sorunlu kişide bir sorun bulunduğunu iletir. Bir kişi, başka
birini içtenlikle kabul eder ve iletebilirse, o kişide yardım etme yeteneği var
demektir. Başkalarını oldukları gibi kabul etmek, ilişkileri kuvvetlendirmede
önemli bir etkendir. Kabul, küçücük tohumları bile en güzel çiçeğe
dönüştürebilecek verimli bir toprak gibidir. Burada asıl iş tohumdadır. Genç
insan da kendi organizmasında bir gelişme yeteneği taşır. Kabul, gencin gizli
gücünün ortaya çıkmasına imkan sağlar. Kabul, çocukları açar, onları,
duygularını ve sorunlarını paylaşmak için yüreklendirir. EÖE kurslarında kabul
etmeme iletilerini önlemek ölçüde azaltabilecekleri gösterilmiştir. Kabul için
özel beceriler gerekir. Kişiyi iyi bir danışman yapan psikoloji bilgisi ya da
zihinsel gizli gücü değildir. Psikologlar buna iyileştirici iletişim derler.
SORUNLU ÖĞRENCİLERE YARDIM ETMENİN ETKİLİ
YOLLARI EÖE
Kurslarındaki öğretmenler bir kişiye yardım etmenin yolunun hiç bir
şey yapmaksızın yalnızca orada olmak olduğunu öğrenince şaşırır ve inanmazlar.
Usta danışmanlar başarılarını temelinin, kişiyi konuşmaya başlatmak ve onu
dinleyerek yolunu açmak olduğunu söylerler. Etkili biçimde yardımcı olmanın
dört farklı yolu:
1. Edilgen Dinleme (sessizlik): Öğrenciye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan
ve sizinle daha fazla paylaşması için yüreklendiren çok güçlü bir
iletidir.
2. Kabul Ettiğini Gösteren Tepkiler: Dinlerken, özellikle duraklamalarda
gerçekten dinlediğinizi göstermek için sözlü ya da sözcük belirtileri vermeye
"kabul tepkileri" denir. "Hı-hı", "evet",
"anlıyorum" gibi...
3. Kapı Aralayıcı İletiler Ne Yapılabilir?: Öğrenciler, bazen daha çok
konuşmak, diren inme ve başlamak için bile ek yüreklendirme beklerler. Bu
iletilere "kapı aralayıcılar" denir. "İlginç, devam etmek ister
misin?" "Söylediklerin çok ilginç", gibi
4. Etkin Dinlemenin Gereği: daha fazla etkileşim ve dinleyenin yalnız duyduğunu
değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını da gösterir. Bu nedenle usta
dinleyici "etkin dinleme"yi daha yaygın kullanır.
KABUL EDİLEBİLİRLİK
Etkin dinleme öğrencinin ilettiğini doğru anlamanızı sağlar.
Öğretmen, öğrenciyi anladığını gösteren geri iletiler verir. İletişim
işlemlerinde çözümleme çok önemlidir. Öğrencinin de, sizin, kendisini doru mu
yanlış mı çözümlediğinizi bilmemesi de aynı derecede önemlidir. Bu nedenle,
öğrencinin iletisini yanıtlamadan önce, onu doğu çözümleyip çözümlemediğinize
karar verdiğiniz düşünelim. Tek yapılacak, çözümleme sonuçlarınızı kendi
sözcüklerini kullanarak geri iletmektir. Bu geri iletim yöntemine "etkin
dinleme" denir.
KABUL EDİLEBİLİRLİK
1. Öğretmen, öğrencinin kendi sorunlarını çözebileceğine kesinlikle
inanmalıdır. 2. Öğretmen, öğrencinin dile getirdiği duygu ve düşüncelerini, bir
öğrencide olması gereken düşünceler saysa bile gerçekten kabul edilmelidir. 3.
Öğretmen, duyguların genelde geçici ve anlık olduğunu bilmelidir. 4.
Öğretmenler, öğrenciye sorunlarında yardımcı olmayı istemeli ve bunun için
zaman ayırmalı. 5. Öğretmen, sorunu olan öğrenci ile birlikte olmalı ama kendi
kimliğini korumalıdır. 6. Öğretmenler, öğrencilerin sorunlarını paylaşmak ve
konuya başlamak için zorlanabileceklerini bilmelidir. 7. Öğretmenler,
öğrencilerin sorunlarının gizliliğine saygı duymalıdır. Etkin Dinleme (E.D.)
öğrenmeyi kolaylaştırmada, sorgulamayı, yüreklendirmede öğrencilerin düşünme,
tartışma, soru sorma ve araştırmada kendilerini özgür hissedecekleri ortamı
oluşturmada güçlü bir araçtır. Etkin Dinlemede Zaman Kazanma Nedenleri: 1. E.D.
öğrencilerin sorunları ile başa çıkabilmelerine ve onları çözümlemelerine
yardım eder. 2. E.D. öğrencilerin duygularından korkmalarına ve duyguların kötü
olmalarını anlamalarına yardım eder. 3. E.D. sorunu çözmesine yardımcı olur. 4.
E.D. sorunu çözümleme ve çözme sorumluluğunu öğrencide bırakır. 5. Öğretmen
kendilerini dinlerken düşünce, görüş ve duygularını ve kabul ettiğini görür, bu
nedenle görüşlerini almaya hazır olurlar. 6. E.D. Öğrenci ile öğretmen arasında
da yakın ve anlamlı bir ilişkinin kurulmasını sağlar.
KABUL EDİLEBİLİRLİK
öğrencileri belirli konular üzerinde tartışmaya yüreklendirir.
Öğrenmeye direnci olan öğrencinin direncini kırar. Bağımlı ve boyun eğen
öğrencilere yardım eder. Öğrencilerin olumsuz olaylarla ilgili duygularını
sınıf içinde açıkça tartışmalarına yardımcı olur. E.D.'yi kullanan öğretmenler,
tartışma grubundaki öğrencilerin güçleri, yetenekleri ve özel ilgi alanları
hakkında edindikleri bilgileri, daha sonra sınıf yararına kullanabilir.
Öğrenmeye karşı direnme, öğrencinin bir sorunu olduğunu gösterir. Bu da E.D.
ile çözülür. E.D., bağımlı öğrencilere yardımda da kullanılır, sorunun
sorumluluğunun öğrencide bırakılıp kendi çözümünü bulması sağlanır.
5- ÖĞRENCİLER SORUN ÇIKARINCA ÖĞRETMENLER NE
YAPABİLİR
Öğretmenler Sorun Kendilerindeyken Ne Yapabilir? Sorunun
kendilerinin olduğunu anlatan ip uçları kırgınlık, can sıkıntısı, dikkatin
dağılması, yılgınlık, küskünlük, sinirlilik. Öğrencilerin çekilmez davranışları
öğretmenlerin davranış penceresinin "kabul etmeme" alanındadır.
Öğretmen çocuğun kabul edilmez davranışını değiştirmeye çalışırken etkisini üç
değişkene yönlendirmelidir:
1. Öğrencinin davranışına
2. Çevreye
3. Kendi davranışına
*Tipik etkisiz yüzleşmenin sonuçları: Öğretmenlerin gönderdikleri yüzleşme
iletilerinin hemen hemen %15'inin öğrenci üzerinde aşağıdaki etkileri doğurduğu
görülür:
1. Değişmeye karşı direnmeye neden olur.
2. Öğretmenin kendini aptal ve yetersiz sandığını düşünmesine neden olur.
3. Kendisini suçlu duyumsatır, utandırır.
4. Benlik saygısını azaltır.
5. Savunmaya iter.
*Öğretmenlerin öğrencilerle yüzleşirken gönderdikleri iletiler üç ana başlıkta
toplanır.
1. Çözüm iletileri
2. Bastırıcı iletiler
3. Dolaylı iletiler
*Çözüm İletileri Neden Yararsızdır? Çözüm iletileri öğrencilere tam olarak
davranışlarını nasıl değiştireceklerini, ne yapmaları gerektiğini, ne
yaparlarsa daha iyi olacağını ya da ne yapabileceklerini gösterir. Çözüm
iletilerinin beş değişik türü vardır.
1. Emir vermek, yönlendirmek; "Çikleti hemen ağzından çıkar
at".
2. Uyarmak göz dağı vermek.
3. Ahlak dersi vermek; "4. Sınıf öğrencisi doğruyu yanlıştan
ayırabilmeli."
4. Öğretimi mantıklı yürütmek.
5. Öğüt vermek, çözüm getirmek; "Yerinde olsam çalışmaya başlardım"
Çoğu öğretmen çözüm iletilerini, kendi gereksinmelerini kısa yoldan elde etmek
için kullanırlar. Yanlış olan, işe yaramaması ve yaradığı zaman bile taşıdığı
gizli iletiler neden ile öğrenciyi küstürüp uzaklaştırmasıdır. Çözüm iletileri
öğrencilerinin öğretmenlerine aynen karşılık verme tehlikesini taşırlar.
*Bastırıcı İletiler Neden Yararsızdır? Bunlar öğrenciyi küçümser kişiliğini
sorgular, benlik imajını zedeler. Bunları 6 grupta toplayabiliriz.
1. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşünceyi paylaşmamak.
2. Ad takmak, alay etmek.
3. Yorumlamak, çözümlemek, tanı koymak.
4. Övmek aynı düşünceyi paylaşma, olumlu değerlendirme yapmak.
5. Güven vermek, desteklemek, duygularını paylaşmak.
6. Sınamak, sorguya çekmek. Bastırıcı iletiler, öğrenciler tarafından ya
önemsenmez ya da yetersizlik duygularını pekiştirir. Öğrenciler genelde bunlara
gülüp geçerler. Dolaylı İletiler Neden Yararsızdır? Bunlar alay etmeği,
iğnelemeyi, takılmayı, utandırmayı içerir. Bunlar, çok gizli olduklarından ya
anlaşılmazlar yada öğretmenlerin sinsi davranışları olarak nitelendirirler.
Sen-İletileri'ne Karşı Ben-İletileri: EÖE kurslarını verirken yüzleşme
becerileri sınıflandırmanın ve onları daha iyi anlamanın bir başka yolunu
bulduk. Bu yolla, dilimizin yapısı gereği için "sen" zamiri olmayan
cümlelerin sen-iletisi olduğunu öğrenen öğretmenler şaşırdılar. Sen iletiler
öğrenciyi olumsuz yargılayan, ben-iletileri ise öğretmenin sorun karşısındaki
duygularını dile getiren ilişkilerdir.
*Öğrenciler seniletileri ile hemen her zaman kötü olduklarını algılarlar.
Ben-iletileri iki açıdan "yükümlülük iletileri" olarak
adlandırılabilir.
1- Ben-iletilerini gönderen öğretmen, kendi duygularının bilincinde olmak için
önce kendini dinleme ve duygularını tüm açıklığıyla öğrencileriyle paylaşma
yükümlülüğü taşır.
2. Ben-iletileri, davranışın yükümlülüğünü öğrencide bırakı
6-SORUNLARI ÖNLEMEK SINIF ORTAMI NASIL
DEĞİŞTİRİLİR
Eğitim sistemleri gelişip değişiyor ama binaları 1992'lü (eski)
yıllardan kalma, yani hiç yenilenmeyen imkanlara karşı öğretmenlerden modern
eğitim yapmaları bekleniyor. Yenilikçi Düşünce EÖE'de sekiz yol
önerilmiştir.
1. Dikkatin kolay yoğunlaştırılabileceği ve dış etkenden olabildiğince az
etkili bir yer seçilmeli.
2. Özel sorunun ne olduğuna karar verilmeli.
3. Düşünce seli için zaman sınırlaması koyulmalı.
4. Ürettiğiniz tüm düşünceleri yazmalısınız.
5. Nitelik değil nicelik arandığından, oldukça çok düşünce üretilsin.
6. Üretilen düşüncelere sınır koymamalısınız.
7. Hiç bir değerlendirmeye izin vermemelisiniz.
8. Bakış açınızı zaman zaman değiştirmelisiniz.
Sınıf ortamını değiştirmek Bunun da 8 yolu vardır:
1. Ortamı zenginleştirme.
2. Ortamı fakirleştirme.
3. Ortamı kısıtlamak.
4. Ortamı genişletmek.
5. Ortamı yeniden düzenlemek.
6. Ortamı yalınlaştırmak.
7. Ortamı sistemleştirmek.
8. Ortam için önceden plan yapmak.
Sınıfta zamanı verimli kullanma: Sorunsuz
ortamlarda üç tür işe yarar ve kullanılabilir zaman vardır:
1. Sayısız uyaranla başedilebilme zamanı (rahatsız edicilerin kaldırılmaları)
2. Bireysel zaman (sessizlik köşeleri, bireysel çalışma köşeleri, ses
geçirmeyen kulaklıklar)
3. En uygun zaman (öğrencinin sorunsuz ilgi beklediği zaman9 Öğretmenlerin
öğretebildiği öğrencilerin öğrenebildiği, her birinin "insan"
olabildiği zamanlardır, dersler her iki taraf için daha zevkli olacaktır.
7- SINIFTA TARTIŞMA
Ben-iletilerinin etkisiz olduğu, sınıf ortamını değiştirmenin işe
yaramadığı durumlar iki nedene bağlanabilir: Ya çocuğu kabul edilemez davranışa
yönelten dürtü çok güçlüdür ya da öğretmeni ile iyi ilişkiler içinde olmadığı
için onun ihtiyaçlarını umursamaz sonuç olarak, pek çok sınıfta öğretmen ve
öğrenciler zaman zaman ihtiyaç çatışması yaşayabilirler. Çatışmaların çözümü:
Öğretmenler; çatışmaların çözümüne genellikle kazanmak kaybetmek açısından
bakarlar. Kazanmaya ya da en azından beraber kalmaya çalışırlar. Kazanmak
kaybetmek yöntemlerine EÖE yöntem 1 ve yöntem 2 adları verildi. Yöntem 1'de her
zaman öğretmen kazanır, yöntem 2'de ise öğrenciler kazanır. Yöntem 1'de
büyükler önce kendi çözümünü önerir, inandırmaya çalışır, olmazsa sertleşerek
çözümüne ulaşır. Küçükler boyun eğmek zorunda bırakılır. Büyük kazanmış, küçük
kaybetmiştir. Yöntem 2'de ise çocuk kazanıp büyük kaybeder. İki yöntemde de
ortak yan her iki tarafın kazanmak için sanki savaş vermesidir. Her ikisinde de
kaybeden kızgın, kırgın ve mutsuzdur Sınıfta otorite Öğretmenler, otoritenin
nasıl kullanıldığını ve olumsuz etkiler yaptığını çoğu zaman bilemez ya da
farkedemez.
İki tür otorite vardır.
1. Bu türü, uzmanlığa, bilgiye, deneyime dayanır. (o bu konuda
otoriterdir) Bu otorite, çocukların kendilerine ve öğretmenlerine yakıştığı
"psikolojik boyut" farklarını gösterir. Öğrenci büyüdükçe kendi
psikolojik boyutu da büyür.
2. Bu türü ise öğretmenin öğrenciyi ödüllendirme ve cezalandırma gücünden
doğar. Öğretmen otoritesini ödül ve ceza gücünden alır. Öğrenciler, öğretmenin
kendisine değil güç kullanmasına karşı geldiler. Öğretmenler güç kullanmaktan
vazgeçtiklerinde, öğrenci isyanlarının çoğu ortadan kalkar. Yöntem 1 otoritenin
arkasına saklanmış güçtür.
ÖĞRENCİLERİN KULLANDIKLARI BAŞETME YÖNTEMLERİ
1. İsyan etme, direnme, meydan okuma.
2. Karşı koyma.
3. Yalan söyleme, duygularını saklama, sinsice davranma.
4. Başkalarını suçlama, dedikodu yapma.
5. Hile yapma, başkasının çalışmasını sahiplenme.
6. Patronluk taslama zorbalık etme.
7. Yenilgiden nefret etme, yenme gereksinimi duyma.
8. İşbirliği yapma, örgütlenme.
9. Boyun eğme, rol yapma.
10. Yağcılık.
11. Yeni şeyler denemekten ve tehlikeden kaçma.
12. Geri çekilme hayal kurma.
Yöntem 2 Neden Kullanılmamalı? Yöntem 2'yi kullanan öğretmenlerin ihtiyaçları
karşılanmaz, acı çekerler işlerini yapamazlar, öğretin onlar için bir yük hatta
karabasan olur. Sonuçta Yöntem 1'de kaybeden öğrenci gibi başetme yöntemleri
geliştirirler.
1. Habersiz zor sınav yaparlar.
2. Diğer öğretmenlerle iş birliği yaparlar.
3. Bir başka okula atanmayı isterler.
4. Aşırı yiyip içip, hayal kurarak gerçeklerden kaçarlar.
5. Psikosomatik hastalıklara yakalanırlar.
6. Arkadaş ilişkilerinde isteksizdirler.
7. Öğrencilere bol not vererek yağcılık yaparlar.
8. İstenilen işin en azını yaparlar.