Türk-Hind münasebetleri Gazneli Mahmut'un seferleriyle(11yy.) başlar.
Seyyitler(1414-51) ve Lodiler(1451-1526) hariç birçok Türk Kavminin Hindistan'ı
yönetmesiyle devam eder. Ancak, Osmanlı ile münasebetleri 15.yy. da
başlar,1870'li yıllarda zirveye ulaşır. Bu kitapta 1877-78(93 harbi) ve 1914
arası olan ve Pan-islamizm olarak adlandırılan devrenin içine giren
Osmanlı-Hindistan ilişkileri incelenmektedir.
GİRİŞ
A-İlişkilerin Başlangıcı:
1453 yılında İstanbul'un fethiyle dünyada Osmanlı büyük ün kazandı ve
böylece Güney Hindistan'da bazı Müslüman sultanlar Osmanlı ile diplomatik
ilişkiler kurmak istediler.
1517 yılında Mısır ve Hicaz'ın alınıp Hilafetin Osmanlı Padişahlarına
geçmesiyle Osmanlı-Hindistan ilişkileri hız kazanmıştır. Ayrıca Hindistan'a
yerleşen Portekizlileri atmak için Osmanlı birkaç kez Piri Reis ve Seydi Ali
Reis gibi kaptanların kontrolünde Hindistan'daki Portekizlilere sefer
düzenleniştir.
B-Osmanlı ve Babürlülerin:
Osmanlılar ve Babürlülerin ilk düzenli diplomatik münasebeti Şah Cihan
(1627-58) tarafından başlatılmıştır. İlişkiler Evrengzip Şah ( 1658-1707)
zamanında biraz zayıfladıysa da Osmanlı ve Babürlü alim ve şairlerin ilmi ve
edebi eserleri karşılıklı okunarak devam etti. Ayrıca Osmanlının başarılarından
Hindistan Müslümanları çok memnun oluyorlardı.
Evrengzip Şahın vefatından sonra Hindistan karışmış ve bu karışıklıktan
faydalanan İngilizlerin hakimiyeti başlamıştı. İngilizlere karşı halk, hala
güçlü ve ayakta olan Osmanlıya büyük yakınlık duyuyordu.
C - Malabar ve Meysor Sultanlıkları Ve Osmanlı Devleti:
Hindistan'a yerleşen İngilizlere karşı Malabar sultanlarının 1772,1780 ve
1784 yıllarındaki yardım talepleri Osmanlı tarafından karşılıksız bırakılmak
zorunda kalmıştır. (1774 Osmanlı - Rus savaşının etkisiyle.)
Meysor sultanı Tipu zeki ve siyasi kabiliyeti olan birisiydi. İngilizlerle
cihadında değişik yollar denedi. ( İngilizlere karşı Fransızlarla anlaşmak
gibi. ) Ayrıca Osmanlı devletinden de yardım ve anlaşma talepleri oldu, fakat
bunlar değişik nedenler yüzünden Osmanlı tarafından yerine getirilmedi.
Bu devletler üzerine Osmanlının nüfuzu oldukça iyi idi. İngiliz hakimiyetine karşı
hep Osmanlıdan yardım beklediler. Bunu iyi bilen İngilizler gerektiğinde
kendilerini Osmanlıya yardım ediyor gibi göstererek Hintli Müslümanların
sempatisini kazanmaya çalıştılar.
D-Büyük Hint Ayaklanması Ve Sonrası:
1857 'de bir grup askerin başkaldırmasıyla başlayan hareket bir bağımsızlık
mücadelesine dönüştü. İngilizlerin Sultan Abdülmecid'ten (1839-61) yardım
istemeleri üzerine Sultan onlara yardım etti ve Hintlilere, İngilizlerle
savaşmanın caiz olmadığını söyledi. Çünkü, Kırım savaşındaki yardımlarıyla
İngilizler, Osmanlılarla dostluğu pekiştirmişlerdi.
Ayrıca Hindistan'da Müslüman bir sultan olmadığından hutbeler Osmanlı
Sultanı adına okunuyordu.
A-Tarihi Geçmiş:
Alemşumül bir din olarak İslam mensupları arasında coğrafya veya ırk
ayrılıklarına dayalı kesin ayrılıklar tanımaz. Bu açıdan bütün insanların
birliği manasında "Pan-İslamizm" islamın ilk anlardan itibaren
verdiği bir mesaj olup, bu hususa bir çok ayet ve hadislerle işaret edilmiştir.
Batılılar Pan-İslamizm'i 1870'li yılların sonunda ikinci Abdülhamit'le
başlatsada bu tabir daha evvel Osmanlıda "İttihad-ı İslam" olarak
kullanılmaktaydı.
Ayrıca Osmanlı Halifelerinden- Müslümanların lideri olmaları sebebi
ile-Hindistan dahil Asya'daki Müslümanlar başları sıkıştıkça yardım istiyor,
biatlarını bildiriyor ve eğer gerekirse ellerinden geldiğince Osmanlı Devletine
yardımda bulunacaklarını ( savaş zamanlarında ) bildiriyorlardı.
En önemli temsilcileri Namık Kemal olan "Yeni Osmanlılar" da İslam
Birliğinden yanaydı. Bunun için çıkardıkları "İbret"
ve"Basiret"adlı gazetelerinde bu fikri anlatmaya çalıştılar.
Cemiyet-i İhya-ı İslam gibi cemiyetlerde kurdular. Sultan Abdülaziz'in
Sultanlığının sonuna doğru Pan-İslamik düşünce daha etkili olmaya başladı.
B- Sultan İkinci Abdülhamit Dönemi (1876 -1909)
İkinci Abdülhamit döneminde Pan-İslamizm iç ve dış siyasette önemli bir role
sahipti. İkinci Abdülhamit, dünya milletlerine karşı koyabilmenin tek yolunun
İslam Birliği olduğunu düşünüyor ve bu meyanda bütün Müslümanların halifesi
olduğu düşüncesini yaymaya çalışıyordu.
İkinci Abdülhamit daha çok sömürü durumunda olan Müslüman devletlere maddi
ve politik destekte bulunmaya çalışmış, din adamları ve devlet elçileri
vasıtasıyla İslam Birliği ve Osmanlı etrafında birleşmeyi temin etmek için
uğraşmıştır. Ayrıca Şiilerin Sünnilerle birleşmesini temin etmeye çalışmış bu
iş için Cemalettin Afgani'den faydalanmıştır.
Pan-İslamizm özellikle sömürge altındaki İslam ülkelerinde olağanüstü
popüler olmuş ve oralardaki milli kimliklerin gelişmesinde son derece önemli
rol oynamıştır.
A. Hindistan da Durum
1870'den sonra balkan krizi Hindistan Müslümanlarına Osmanlının gerçek
yüzünü göstermişti. Hindistanlı Müslümanları bunu kabullenmek istemiyor. Güçlü
bir Osmanlı Devleti görmek istiyorlardı. Bunun için yardımlar topladılar,
mitingler düzenlediler, İngiliz hükümetine Osmanlı-Rus savaşında(93 harbi)
yardımda bulunması için baskı yaptılar.
Hindistan da açlıktan binlerce insan ölmesine rağmen Osmanlıya ciddi yardım
topladılar. Kadınlar bile kampanyaya katılıp ziynet eşyalarını veriyordu.
Ayrıca Hindistan basını da ciddi destek verip yardımların toplanmasına öncülük
etti. Hatta savaş için asker bile gönderdiler.
Savaş sona erdiğinde Hindistan da Sultan İkinci Abdülhamit'in ünü ve nüfuzu
en uzak köylere kadar ulaşmış ve adı anılan her yerde insanların içi saygıyla
ürperir olmuştu.
B. Afganistan'a Gönderilen Osmanlı Heyeti Ve İngiltere:
Osmanlı-Rus savaşının başlamasıyla birlikte, Osmanlılar, Kafkasya, Orta Asya
ve Afganistan'daki Müslümanları Rusya'ya karşı ayaklandırmak istemişlerdi. Bu
iş için bir heyet gönderilecekti. Bu heyet, İngilizlerin İstanbul elçisi Layard
ve Hindistan Genel valisi Lytton tarafından desteklenmekte fakat İngiliz
Hükümeti tarafından rağbet görmemekteydi.
İngiliz Hükümetinin izin vermek zorunda kaldığı heyet Hindistan'dan geçerek
Afganistan Emiri ile görüştü fakat Emir'in Rusya, İran ve İngiliz tehlikesini
göstererek bu işten vazgeçmesiyle neticelendi.
Bu heyetin bir amacı da Afganistan'ın savaşa girmesiyle İngiltere'nin de
Osmanlıya arka çıkıp savaşa girme durumuydu. Fakat istenilen olmadı ve
Halifenin nüfuzunun yeterli olmadığı ve nüfuzun daha artırılması gereği anlaşıldı.
A. Olaylar, İthamlar Ve Sonuçlar:
1880'lere doğru, Osmanlı İmparatorluğunda İngilizlere karşı 93 Harbi
sırasındaki tavırlarından dolayı bir kırgınlık vardı. Bu duygular kısa süre
içerisinde etkisini Hindistan da hissettirdi ve Müslümanlar Osmanlıları bir
başka coşkuyla desteklemeye başladılar.
İngiltere bu durumdan endişe duyuyor ve İkinci Abdülhamit'i Pan-İslamcı
davranmakla suçluyordu. Buna karşı İkinci Abdülhamitd Hindistan Müslümanlarını
kışkırtmadığına dair İngiliz Hükümetine teminat veriyordu.
1881'de Fransızların Tunus'u ilhakı ile 1882'de İngilizlerin Mısır'ı işgali,
Ermeni meselesi dolayısıyla Batının Osmanlılara tavır takınması ve Girit
meselesi yüzünden Osmanlı-Yunan savaşını Osmanlının kazanmasının sevinci,
Hindistan Müslümanlarını Osmanlılara yaklaştırıp, İngilizlere karşı nefret
oluşturdu ve ayaklanmalarına sebep oldu.
İkinci Abdülhamid'in, Müslümanların da desteğini alarak Hicaz demiryolunu
inşa ettirmesi büyük sevinç meydana getirdi. Ama Jön Türklerin ihtilali ve bir
yıl sonra İkinci Abdülhamit'in tahttan indirilmesi sevincin uzun sürmesini
engelledi.
B. Hindistan'da Osmanlı Şehbenderleri(konsolosları):
Osmanlı şehbenderleri özellikle bulundukları yerler hakkında birinci elden
bilgiler elde etme açısından, son derece önemli fonksiyonlar ifa ediyorlardı.
Ancak şehdenberler gelişmelerin sadece birer gözlemcisi olarak kalmayıp aksine,
Müslüman halkın Osmanlılara ve Hilafete bağlılıklarını artırmak için faaliyetlerde
de bulunuyorlardı. Ayrıca şehbenderler Müslümanları kalabalık gruplar halinde
Osmanlı sultanına mektuplar yazmaya ve bağlılıklarını bildirmeye teşvik
etmişlerdir.
C-Basının Rolü:
19.yy'ın ilk yarısından itibaren Hindistan'da gazete çıkmaya başlamış,1870'li
yıllarda Osmanlı ve İttihad-ı İslam konularını sık sık dile getirmeye başlayan
gazeteler çoğalmıştı. Gerek bu gazeteler ve gerekse Osmanlı'da yayınlanan
gazeteler, İngilizleri ciddi rahatsız ediyordu. Bu yüzden sık sık Osmanlı'yı
uyarıyorlardı. Ayrıca İngiliz ve Avrupa basını da Hilafet aleyhine yazılar
yayınlıyordu.
D-Değerlendirme:
Sultan İkinci Abdülhamid döneminde Hindistan Müslümanları Hilafet ile
Osmanlının Kutsal Yerlerin koruyucuları olmaları sebebiyle, Osmanlı'ya ilgi
duyuyor ve zor durumda maddi-manevi destek veriyorlardı. Batılıların anladığı
gibi Hıristiyanlığı ortadan kaldırmak için oluşan bir Pan İslamizm hareketi
yoktu
A- Jön Türk İhtilali Ve Hindistan Müslümanları(1909):
Jön Türklerin yenilikçi yönlerini beğenip destekleyen, hatta kendileri için
bile çare olarak düşünen Hindistan Müslümanları, Jön Türk İhtilali ve İkinci
Abdülhamid'in Tahttan indirilmesi olayına tepki gösterdiler.
Önceleri, İmparatorluktaki milletleri bir arada tutmayı düşünen Jön Türkler
Balkanlarda darbe yiyince, Müslüman Birliği(Pan-İslamizm) üzerinde daha ciddi
durmaya başladılar ve kendilerinin Hilafetin devamı için çalışan devrimciler
olduklarını belirtip İslam Birliğini kurmaya çalıştılar. Özellikle Hindistan da
halkın maddi ve manevi desteğini almak için uğraştılar.
B-Trablusgarb Savaşı Ve Hindistan Müslümanları(1911):
İtalyanların Trablusgarb saldırması şok etkisi yapmıştı. Osmanlıya yardım
için genç ve yeni gruplar oluşmuştu. Hindistan Müslümanları olayları çözmesi
için İngiltere ye müracaat etmiş, İngilizlerin umursamaz tavrı ve hatta
İtalyanlara yardımcı olma durumları Hindistan'daki İngiliz Nüfuzunu oldukça
kırmıştı.
Hindistan Müslümanları, son Müslüman devlet için elinden geldiğince
çırpınıyor ve ciddi miktarda yardım topluyordu. Ayrıca İngilizlere karşı olan
hareketinde Hindularla yardımlaşma durumu da oluyordu.
A- Balkan Savaşları Ve Hindistan Müslümanları:
Trablusgarb Savaşında yenilerek zayıf düşen Osmanlı, Balkan Savaşlarıyla
iyice kötü duruma düştü. Bir ara Edirne yi bile kaybeden Devlet, Balkan
Devletlerinin aralarında dalaşmalarını fırsat bilerek Edirne ve civarını geri
aldı.
Savaş, Hindistan da çok yakından takip edildi. İlk defa, farklı düşüncedeki
Ulema aynı çizgide birleşti ve Osmanlı için yardım toplamaya başladı. Öyle ki,
bütün dünyadan toplanan yardımların yarısı Hindistan dan gelmişti.
B-Türkiye'ye Gönderilen Kızılay Heyeti:
Balkan Savaşları sırasında yaralıları tedavi için gelen Hindistan
Kızılay'ına ait 24 kişilik ekibin tedavi ile birlikte elde ettiği en önemli
sonuç; Osmanlı Devlet Ricaliyle daha yakından tanışıp, Osmanlı-Hindistan
münasebetlerini kuvvetlendirmeleridir.
C-Encümen-i Huddam-ı Kabe:
Hindistan'daki en önemli ve etkili faaliyetlerden birisi de Mukaddes
Toprakları gayri müslimlerin saldırılarından korumak için çalışmalar yapmak
için kurulan "Encümen-i Huddam-ı Kabe" cemiyetidir. Bir süre sonra
cemiyetin üye sayısı yirmibine kadar çıkmış ve farklı görüşteki insanları
çatısı altında toplamıştır. Bu sadece dini cemiyet değildi, Osmanlıya yardım
etmeyi de amaçlamıştı.
D-İngiltere'nin Tavrı ve Hindistan Müslümanları:
İngiltere Hindistan'daki tepkilerden sakındığından Osmanlı aleyhine karar
alıp hareket edemiyordu. Osmanlı aleyhine olan küçük tavırlarında bile Hintli
Müslümanlardan ciddi tepki alıyordu.
E-Savaşa Yaklaşırken:
Savaşta, İngiltere'nin Rusya ile ittifak kurmasına karşılık, Osmanlı Almanya
ile yakınlaştı ama savaşa katılmak gibi bir niyeti yoktu. Osmanlının savaşa
girmesini ne İngiltere ve ne de Hindistan Müslümanları istemiyordu. Osmanlı
savaşa girerse, savaştaki Osmanlı faktörü ve Hindistan Müslümanlarının isyan
ihtimali İngiltere'yi endişelendiriyordu. Ayrıca Osmanlının savaşa girmesi
Hindistan Müslümanları için de iyi olmazdı, çünkü İngiltere'ye karşı koyacak
kuvvetleri yoktu. Osmanlının savaşa girmemesi için dua ediyorlardı.
Eylül-1914'te Osmanlı savaşa giriyordu. Bu ihtimali hesaplayan İngiltere,
savaşta Kutsal Yerlere saldırmayacağını ve savaşın dini değil, siyasi olduğunu
Hindistan Halkına anlatarak onların isyanını önledi. Osmanlı ve Almanya,
Hindistan Müslümanlarını ayaklandırıp bir cephe açmayı düşünseler de bunu
başaramadılar.
SONUÇ:
Hindistan Müslümanları, dünyanın değişik yerlerindeki Müslümanlara karşı
duyuyorlardı, fakat Osmanlılara özel ilgileri vardı. Çünkü, onların İslam'a
girmeleri Türkler vasıtasıyla olmuştu, Mukaddes Yerler Osmanlıya aitti ve
dünyadaki tek güçlü Müslüman devlet Osmanlı idi. Aynı zamanda Osmanlı
Devletinin varlığı Hindistan Müslümanlarının dini-milli gurur ve haysiyetleri
için adeta vazgeçilmez konumda idi.
İngiltere önceleri Rusları engellemek için Hindistan'daki Pan-İslamcı
hareketlere müsaade etmişti. Fakat sonradan Pan-İslamizm İngiliz Politikası
üzerinde yönlendirici oldu.
Osmanlı Hindistan Müslümanlarının maddi ve manevi desteğini beklerken diğer
taraftan da İngiliz Politikasını etkilemek için onları bir baskı gurubu olarak
harekete geçirmeye çalışmıştır.
Jön Türkler ve Hindistan Müslümanlarının birbirlerinden beklentileri o kadar
büyüktü ki, bu bazen karşılıklı hayal kırıklıklarına sebep oldu. Fakat
Hindistan Müslümanları yine de Türklerin ve Hilafetin Kaderi ile ilgilenmekten
vazgeçmeyeceklerdi.
Hindistan'daki Pan-İslamcı ve Osmanlıcı tavır ve faaliyetler, Müslümanlar
arasında dini ve milli kimliğin gelişmesinde son derece önemli bir rol oynamış
ve sonunda bağımsızlık fikrinin oluşmasına büyük katkı sağlamıştır. Belki de
tarihlerinde ilk defa Hindistan Müslümanlarının üzerinde ittifak ettiği bir tek
şey Osmanlılara ve Osmanlı Hilafetine duyulan ilgidir.