Kitabın yazarı 1909-1918 yılları arasında Avusturya- Macaristan
İmparatorluğu'nun İstanbul'daki büyükelçilikte askeri ateşe olarak bulunmuştur.
O zamanlar Osmanlı'da içten bir çürüme, kokuşma başlamıştı. Bu çürüme her
alanda mevcuttu. Bir örnek verecek olursak, bir memur sizden bir dakika izin
istedi mi o, beş-on dakikayı bulur, iki dakika izin istedi mi 15-30 dakikayı, 5
dakika izin istemek ise işinizin o gün halledilemeyeceğini gösterirdi.
Osmanlılar resmi görev icabı 4 ünvan kullanırlardı: Ağa, efendi, bey, paşa.
Devlet hizmetlilerinin en alt kademesinde çalışan bekçi hizmetli, çavuş ya da
erbaş gibi genellikle okuma yazma bilmeyen kişilere ağa; 8. derecedeki memur,
subay ve kültürlü kimselere efendi; 7. ve 6. Derecedeki memur ve subaylar,
yarbay ve albaylara bey; 5. derecedeki sivil ve askeri memura paşa denirdi.
Ayrıca paşa oğluna bey, beylerin oğluna okuma yazma bilirse efendi denirdi.
1.BÖLÜM
Balkan harbi sırasında İngiliz ve Fransızların, Almanya'nın dostu
Osmanlıların yenilmesini istemeleri, yazara büyük bir savaş çıkacağı kanaati
vermiş. Türk ordusunun büyük bir ıslaha gereği vardı. Almanların Türk ordusunu
ıslah için bir takım çalışmaları vardı. Fakat Rusya bundan rahatsızdı. Enver
Paşa kumandanlığa getirilmişti. Padişahın bu haberi gazetelerden öğrendiği
rivayet edilirdi. Enver Paşa Bosnalı bir Müslüman aileden gelir. Kibirli ve
tecrübesiz oluşu Osmanlı'nın 1. Dünya savaşındaki mağlubiyetinin
sebeplerindendir.
Enver Paşa, göreve gelir gelmez ordudaki bütün yaşlı ve tecrübeli paşaları
görevlerinden aldı. Bu olay ordudaki dengeleri alt üst etti. Kendine muhalif
olan bütün subayları tasviye etti. Askerlerin maddi durumu kötüydü, maaş
alamıyorlardı.
Almanlar Osmanlı'yı kullanarak bir takım emellerine ulaşmak istiyordu. En büyük
emeli Afganistan, İran ve Osmanlı'yı kullanıp İngilizlerin elinde bulunan
Hindistan'a bir koridor açıp burayı eline geçirmekti. O tarihlerde Almanya'dan
işçiler getirtilip Osmanlı'da çalıştırılmıştı. Savaş sırasında Osmanlı'da
faaliyetler gösteren Almanların sayısı 18-20 bin civarında idi. Zengin Mısırlı
aileler Boğazı kapmışlardı. Şehrin içi sıcak fakat Karadeniz'den esen rüzgarlar
havayı biraz serinletiyordu.
2.BÖLÜM
Dük Franz Ferdinand ve karısı bir Sırp genci tarafından öldürüldü.
Bunun üzerine Avusturya-Macaristan imparatorluğu Sırbistan'a savaş açtı. Rusya
Sırbistan'ın yanında yer aldı. Böylece savaş başlamış oldu. Türkiye
İngilizler'den kaçan Göben ve Breslav adlı iki Alman gemisini alarak gemilere
Yavuz ve Midilli adını verdi. Neden böyle bir şey yapılmış ve İngilizler ve
Fransızlara tavır alınmıştı?
Türkiye kapitülasyonların kalkmasını istiyordu. Kapitülasyonlar çok zararlı
idi. Bu devletler çok düşük vergi veriyordu. Suç işleyen bu ülkelerin
vatandaşları sadece kendi konsolosluklarında yargılanıyorlardı. Türkiye
parasını verdiği, İngilizlere sipariş ettiği Sultan Osman ve Reşadiye adlı iki
gemiyi İngilizlerden alamıyordu. İngilizler bu iki gemiye el koydu. Bu olay
İstanbul'da İngilizlere karşı büyük infial uyandırdı. Ülkeden uzaklaştırıldı.
Bu olaylar üzerine Çanakkale Boğazı'na mayınlar döşendi ve 35 metre derinliğe
varan bir ağ boğaza çekilerek, Çanakkale Boğazı 27 Eylül 1914' te milletler
arası ulaşıma kapatıldı. Sebep olarak da Çanakkale Boğazı önünde demirleyen
İngiliz donanmasının bir Türk deniz muhribinin tahrip edilmesi gösterildi.
Enver, Talat ve Cemal Paşaların emriyle 28 Ekim günü Almanlar'dan alınan bu
iki gemi Yavuz ve Midilli Rusya'nın Sivastopol ve Novorisk limanlarını
bombaladılar. Bunun için Osmanlı Almanlarla 30 Milyon pound karşılığı borç
aldı. Bu olaydan ne Padişahın ne de Sadrazamın haberi yoktu. Sadrazam bu
olaydan dolayı Rusya'dan özür diledi. Rusya bu özürü bütün Alman subayların
ülkeden çıkartılması karşılığında kabül edeceğini söyledi. Fakat İngilizler
böyle bir şeye karşı çıkarak, İzmir limanına gitmekte olan iki Türk ticaret
gemisine saldırıda bulunarak gemilerden birini de zaptettiler. Bunu bahane
gösteren Paşalar savaşa karar verdiler.
3.BÖLÜM
Osmanlı, itilaf devletleri vatandaşlarına medeni devletlerde
görülmeyen bir dürüstlük içerisinde muamele etti. Türkiye'den ayrılmak
isteyenler tren ya da gemi ile memleketlerine gönderiliyor, kalmak isteyenler
de kalmakta serbest idiler. Osmanlı ordusu 1910'dan beri savaş halinde idi. Bu
savaşlar 1910 daki Arnavut ve Şam'daki ayaklamalar, 1911 Trablusgarb savaşı ve
Yemen ve Arnavutluk'daki isyanlar, 1912 Balkan harbi. Bu savaşlardan en büyük
zararı Türk halkı görmüştür.
Savaş tüm şiddeti ile devam ederken itilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı
geçmeyi denediler. İlk başta denizden sadece donanma ile geçmek istediler.
Fakat gemiler denizdeki akıntı ve tecrübesizlikten dolayı bir türlü hedef
tutturamadılar. Buna bir de Osmanlı bataryalarındaki erlerin şahane hedefi
bulan atışları eklenince itilaf kuvvetleri boğazı geçmeyi başaramadı (18 Mart
1915) Bunun üzerine itilaf devletleri karada taarruza geçtiler. Fakat bunda da
başarılı olamadılar. 9 ay süren savaşlar sonucunda her iki tarafta takribi
250şer bin zayiat verdiler.
Doğuda Ermenilerle, Güneyde İngilizler ve İranlılarla savaşılmıştı. Savaşlar
sırasında Ermenileri doğuya İran'a doğru sürdü. Bu sürgün sırasında 250-300 bin
civarında Ermeni yolda öldü. Ermenilerin amacı savaşlardan faydalanarak
Ermenistan devletini kurmak istiyorlardı.
1915'larda Türkiye'de hayat pahalılığı hakimdi. Gerekli maddeler buğday,
kömür, gaz ve petrol dışarıdan ithal ediliyordu. Fiyatlar 4-5 misli birden
arttı. 1915-1916 yıllarında Arap halkı da çok sefildi. Bir çok kişi açlık ve
soğuktan ölüyorlardı. Anadolu'da durum bundan farklı değildi.
Kuzeyden Erzurum ve Trabzon dahil doğu Anadolu Rusların elindeydi. Halk çok
zor durumdaydı. Halk büyük kafileler halinde zor şartlar halinde altında bu
yörelerden iç Anadolu'ya göç ediyorlardı. Halkın çoğu açlıktan ve hastalıktan
telef oldu.
İngilizlerin kışkırtmasıyla Arabistan'da Osmanlı'ya karşı isyan başladı.
Osmanlı güçsüz olduğu için yöre halkının ihtiyaçlarını yukarda da belirttiğim
gibi karşılayamıyordu. Bundan yararlanan İngilizler orada Ermenilere para,
yiyecek makam vaad ederek onları kendi tarafına çekmeyi başardı.
Güçlenen İngilizler Bağdat'ı aldılar. Buna sinirlenen Almanlar ve Türkiye,
Berlin'de buluşarak büyük bir ordu hazırlayıp Bağdat'ın tekrar geri alınmasına
karar verdiler. Fakat bu ordu tam anlamıyla hazırlanamadı. O zamanki şartlar
gerçekten çok kötüydü. Bunun üzerine hazırlanılması düşünülen ordu, Sine
cephesine kaydırıldı. Bu ordu sayıca fazlaydı. Fakat ellerinde yeterli tüfek
yoktu. 75-80 bin kişilik orduya 15 bin tüfek düştüğü düşünülürse durumun vehameti
daha iyi anlaşılır. Sonuç olarak bu cephede de Türk ordusu Şam'a çekilmek
zorunda kaldı. Savaşın en ilginç yanlarında birisi de Osmanlı ordularının
başında hep Alman komutanların olması idi.
4.BÖLÜM
Doğuda Bolşevik devrimi sonucunda Rus ordularında bir gevşeme oldu.
Bunun üzerine Ruslar barış antlaşması yapmak zorunda kaldı. Brest Litowsk
antlaşması imzalandı. Ruslar Doğu Anadolu'dan çekildi. Bunu fırsat bilen
Osmanlı Kars, Ardahan ve Batum'u geri aldı. Bu olaya Ermeniler ve Gürcüler
karşı çıktı. Bu kargaşa ortamından yararlanmak isteyen Osmanlı Gürcistanı'da
almak istedi. Bunun üzerine saldırıya geçti. Fakat Almanlar bu durumdan çok
rahatsız oldu. Çünkü Almanların Hindistan'a gitme hayalleri burudan geçiyordu.
Almanlar Bakü petrol kuyularını ele geçirmeyi ve Kafkasya'daki bütün
hammaddeleri elde etmeyi ve Kafkasya 'dan İran'a, Ortaasya, Afganistan ve
Hindistan'a giden yolu açmayı istiyordu. Almanlar, Eğer Türkiye Gürcistan'a
girmekte diretirse ittifakı bozacakları tehdidini bile savurdular. Bu durum üzerine
Türkiye bütün Kafkas ülkelerini Türkiye'ye çağırarak bir antlaşma yapmayı
önerdi. Fakat Almanlar bir takım gizli planlar yaparak Rusya ve Gürcistan'ın
anlaşmasını sağladı. Bu durum Türkiye'nin aleyhine idi. Bunun üzerine
Türkiye'de Almanlar'a karşı bir öfke başlardı. Fakat daha sonraları
İngilizler'in başlatmış oldukları yeni taaruzlarla bu durum hafifledi. Savaş
gittikçe kötüye gidiyordu ve sonunda Türkiye itilaf devletleri ile 30 Ekim
1918'de Mondoros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşmaya göre:
1) Çanakkale ve İstanbul boğazları açık tutulacak.
2) Boğazlarda ve İmparatorluğun stratejik önemi olan yerleri itilaf devletleri
tarafından işgal edilebilcekti.
3) Türk ordusu derhal terhis edilecek.
4) İran, Suriye, Irak, Kilikya ve bütün Arabistan tahliye edilecek.
5) Bütün Alman ve Avusturya Macaristan tabeası asker ve sivil kişiler
Türkiye'yi bir ay içinde terk edeceklerdi.
Bu antlaşmadan sonra Talat Enver ve Cemal Paşalar İstanbul'u terk ederek
kaçtılar. İtilaf devletleri İstanbul'u işgal etti. Yazar da İstanbul'u gemi ile
terk etmek zorunda kaldı.