Kitaptan
ve kitabın tarihçesinden bahseden, "kitabın kitabı" diyebileceğimiz
eserler, bir yığın yok edilme öyküsüyle dolu. Kitap imha etmenin tek yolu
değilse de en kestirme yolu yakmaktan geçiyor.
Antik Yunan bu hususta bir hayli işgüzar. Ardından Roma zulmü.
Hıristiyanlığın baskı altında tuttuğu ilk asırlarda dini eserleri
kucaklayan büyük ateşler. Zaman rolleri değiştirdi sonra, bu kez kitap
yakma, deforme edilmiş bir Hıristiyan inancı tekelinde tutan kiliseye
devredildi. Kilise bir yandan antik kitapları, bir yandan İslami eserleri
yakarken bir yandan da aykırı bulduğu Hıristiyan mezheplerine ait
kitapları yaktı.
O kadar ki Batı'da yakılan kitapların sadece bibliyografyası bile iki
cilt tutarında bir yekun teşkil etti.
Şark dünyasında da Hülagu, Cengiz, Timur ve Haçlı istilaları, Endülüs
trajedisi esnasında o kadar çok kitap imha edildi ki, dönem kaynaklarında
ismi zikredilen pek çok kitap Necip Asım'ın Kitap'ındaki benzetmeyle, adı
var kendi yok birer ankaya dönüştü.
Yakmak, suya vermek ya da gömmek. Kitap nezdinde ateş, su ve toprakla;
yani dört temel varlık unsurunun üçüyle kurulan bu ilişki, tarihi akış
içinde bir olumsuzluklar dizini elbet.
Ancak garip ki ateşe, toprağa ve suya düşen bu yüz karası, ruhun
serüveninde dokununca bambaşka bir veçhe kazanıyor: Vazgeçmek. Kitaba
istiğna. Kitaptan sıyrılma anı. Artık sana ihtiyacım yok. Çünkü senin
götürebileceğin nihai noktanın da ötesindeyim ben. Yokluğunda varlığım.
Ağır ve meşakkatli bir tahsil sürecinin sonunda memleketi Tus'a
dönmekte olan Gazzali'yi taşıyan kervan, haydutların saldırısına uğrar.
Yolcuların kıymetli eşyaları ile birlikte Gazzali'nin de, kitaplarını
koyduğu torba alınır. Gazzali haydutların başına giderek, tahsil hayatının
bütün birikimi olan bu kitapların onların hiçbir işine yaramayacağını
anlatır ve kitaplarının geri verilmesini ister. Haydutların başı olan adam
bilgece gülümseyerek, bu nasıl bilgi ki, der; kağıt parçaları elinden
alındığında bilgisiz bir adama dönüşüyorsun? Ve kitapların iadesini
emreder.
Hikmetin nereden geleceği belli değildir elbet. Bazen bir hayduttan
gelebilir. Gazzali arkadan gelen üç yıl içinde Tus'ta bu kitaplarda mevcut
bütün bilgileri ezberler. Kitaplarını yakmamıştır. Irmağa atmamıştır
onları, toprağa da gömmemiştir gerçi. Ama artık onlara ihtiyacı
kalmamıştır.
Bilginin kaynağı olarak, kendi asliyetine doğru yola çıkmak isteyen
insan ruhunu terbiye edici bir yanı bulunan kitap, aynı yolculukta, ruhun
bir haddi aşmasından sonra bütün anlamını yitirir. Öyle ki başlangıçta bir
özgürleştirici, bir zincir kırıcı iken söz konusu haddin aşılmasından
sonra zincirin kendisine ve esarete dönüşür.
Çünkü kitap surettir, masivadır. Aslolansa manadır, maveradır. Öyleyse
vazgeçilebilir bir değişke olarak her suret gibi onun da aşılması, içinden
geçilip gidilmesi gerekir.
İçerdiği bilgilerle ruhun terbiyecisi olan kitap, vahdete götüren yolda
bir vasıta olan kitap kendisi bir gayeye dönüştüğü zaman artık şaibeli bir
sevgiliden başka bir şey değildir. Öyleyse yok edilmesi gerekir. Bu
bakımdan tasavvuf ıstılahına yerleşmiştir kitap gömmek, kitap yakmak,
kitabı ırmağa atmak.
Öyle anlatılır ki Şems bir havuzun kenarında oturarak Mevlana'nın
yetişmesinde o kadar çok emeği olan kitapları teker teker suya atmıştı.
Mevlana'nın bunları artık aşmış olması gerektiğini fark etmişti çünkü.
Kitap, ruhun ezeli serüveni içinde yana yana arayanın her şeyi yok
etmekten başka çaresi kalmayacak denli büyüdüğü o zamana gelindiğinde yok
edilmeli. Üstelik başkalarına ait kitapları yok etmek kolay. Yazar
bizatihi kendi kitaplarını yok etmeli. Kendi kitaplarını yok edebildiği
zaman yazar başkalarına ait kitapları da yok edecek çünkü. Çünkü yok etme
kesin var etme biçimi. Varlık halkasının tamamlandığı yer. O kadar var ki
artık ona ihtiyaç yok.
Ufak bir karar büyük bir bulma. Bütün yazıların anlattıklarının
kendisine anlatabileceği kişinin bulunduğu "bir parmak ilerisi", bütün
yazıları yazmamanın öğrenildiği, bütün kitapların kendisi için yazıldığı
Kitab'ın okunmaya başlandığı andır bu artık. Bir yitik değildir bu, bir
bulmadır sadece.
Bütün kitapların özeti "zübdei alem" olanda mevcut değil mi? Öyleyse?
Biraz cesaret. Ufak bir kararlılık. Bir iç titremesi. Bir hamle. Sadece
o kadar. Haydi!
|