VEZİR
--------------------------------------------------------------------------------
Halife Bagdat'ta sarayinin balkonunda otururken basvezirinin
büyük bir heyecanla kosarak geldigini görür. Hemen yanina gelmesini ister,
merak eder bu heyecanin nedenini. Vezir ellerine yapisiyor, aglamakli bir sesle
-Yalvariyorum,
bana izin ver, hemen sehirden gideyim.
-Neden?
-Az önce saraya
gelmek için büyük meydandan geçiyordum, yürürken bana birinin baktigini
hissettim, döndüm ve tam arkamda Ölümü gördüm!
-Ölümü mü
gördün? der iyice meraklanan Halife...
-Evet O'ydu,
hemen tanidim... Simsiyah giyinmisti, boynunda yine siyah bir atkisi vardi...
Gözlerini bana dikmisti, sanki beni korkutmak istiyor gibiydi... Çok eminim
beni ariyordu. Ne olur izin ver hemen gideyim buradan. En iyi ati alacagim ve
dogru Semerkand'a gidecegim... Hemen
yola çikarsam aksama varmadan Semerkand'da olurum...'
-Gerçekten Ölüm
müydü gördügün, emin misin?'
-Çok eminim,
Halifem. Simdi seni nasil görüyorsam O'nu da
öyle gördüm. Senin sen oldugundan nasil eminsem, onun da ölüm oldugundan
o kadar eminim. Ne olur izin ver hemen gideyim...
Vezirini seven Halife çok ikna olmamasina ragmen izin vermis
gitmesi için. Vezir kosarak kendi evine gitmis, en iyi atini eyerlemis ve
dörtnala sehirden çikmis, karanlik basmadan Semerkand'a ulasmak kararindaymis...
Veziri gittikten
sonra Halife'nin içi hiç rahat etmemis, biraz sarayinda dönüp dolanmis, sonra
birden karar vermis. Zaman zaman yaptigi gibi kiyafet degistirmis ve sarayin
arka kapisindan çikip halkin arasina karismis... Yabanci bir gezgin gibi agir agir
büyük meydana gelmis, biraz yürüdükten sonra bir kösede durmus ve tam o sirada
o da tanimis Ölümü..
Anlamis ki Veziri
yanilmamis, Ölüm, taninmasi çok kolay bir kilik içinde yavas yavas
yaklasiyormus... Yaklasirken zaman zaman bir yasli adamin sirtina dokunuyor,
elinde yükleriyle giden bir kadinin kolunu hafifçe tutuyormus. Insanlar hiçbir
sey farketmiyorlarmis. Bazen kosan bir
çocuk fazla yanina yaklasinca Ölüm ona dokunmamak için kenara çekiliyormus...
Halife Ölüm'e dogru
yürümeye baslamis... Ölüm de onu kiligini degistirmis olmasina ragmen tanimis
ve saygiyla egilerek selam vermis. Halife iyice yanina yaklasip kulagina
egilmis,
-Sana bir sey
sormak istiyorum, demis...
-Seni dinliyorum
Sayin Halife...
-Benim
basvezirim henüz gençtir, sagliklidir ve bildigim kadariyla çok namuslu ve
dürüst bir insandir. Bu sabah saraya gelirken onu çok korkutmussun... Neden
öyle baktin ona.. Ölüm sakin bir sesle cevap vermis:
-Ben onu
korkutmak istemedim. Onu korkutacak bakislarla da bakmadim. Meydanda
kalabaligin arasinda tesadüfen yanyana geldik, onu aramiyordum. Ama birdenbire
karsilasinca sasirdim ve ona bakarken saskinligimi gizleyemedim. Onun
gözlerimde
gördügü sadece saskinlikti..'
-Neden bu kadar
sasirdin?' diye sormus Halife...
-Onu burada Bagdat'ta görecegimi hiç sanmiyordum. Onun Semerkand'da olacagini saniyordum, çünkü onunla randevumuz bu aksam hava karardigi sirada Semerkant'da...'